HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında enflasyon, son zamlar ile birlikte gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

"TÜİK yıllık enflasyonu yüzde 36 olarak açıkladı. ENAG ise yıllık enflasyonu yüzde 82,81 olarak açıkladı. Yıllık enflasyon bazında TÜİK’in yalanının boyutu yüzde 50’ye varıyor" diyen Oluç'un açıklamaları şöyle:

TÜİK’İN YALANININ BOYUTU YÜZDE 50

Huzurlu bir yıl diliyorum ama huzur bırakmadı bu iktidar halkta. Bugün TÜİK’in enflasyon verileri açıklandı. Bunlar TÜİK’in hormonlu ve oynanmış verileri ama ona rağmen tablo son derece vahim. TÜİK aylık verileri yüzde 13.58 olarak açıklandı. Enflasyon Araştırma Grubu var ENAG, ENAG Aralık 2021 enflasyon verilerini yüzde 19,35 olarak açıkladı. TÜİK’ten 6 puan fazla açıkladı. TÜİK yıllık enflasyonu yüzde 36 olarak açıkladı. ENAG ise yıllık enflasyonu yüzde 82,81 olarak açıkladı. Yıllık enflasyon bazında TÜİK’in yalanının boyutu yüzde 50’ye varıyor. 

FAİZ TAKINTISI SEBEP ENFLASYON SONUÇ

TÜFE’ye baktığımızda Aralık’ta yüzde 19,08’lik bir artış, 2021 yıllık artışı ise yüzde 79,89 yani yüzde 80’e varmış vaziyette. Enflasyon TÜİK’in üzerinde oynanmış verilerine rağmen bile 19 yıllık bir rekor kırdı. En son Mayıs 2003’te TÜFE yüzde 30’un üzerinde çıkmıştı. Şimdi 19 yıl sonra, Mayıs 2003’ten bugüne yeni bir rekor kırılmış olmuş oldu. Nisan 2001’de ise ilk kez aylık TÜFE yüzde 10’u aştı. Nisan 2001’den bu yana ilk kez aylık TÜFE yüzde 10’u aştı. Bu neden kaynaklanıyor? Yanlış ekonomi politikaları, yanlış tercihler ve faiz takıntısı. Hani faiz sebep enflasyon sonuç diyorlardı ya öyle değil. Faiz takıntısı sebep enflasyon sonuç. Durum karşımızda.

BU İKTİDAR YANAN OCAKLARI SÖNDÜRDÜ

2021 yılının son günü elektrikten doğalgaza temel ihtiyaç maddelerinin tamamına yüzde 100’ün üzerinde zam yapıldı. Vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu kadar yüksek zamlar yapılmışken TÜİK yüzde 36’dan bahsediyor. Bu gerçek değil tabii ki biliyorsunuz. TÜİK diyor ki Aralık’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53,66 ile ulaştırma, yüzde 43 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 40 ile ev eşyası fiyatları artmış. Ancak yıllık enflasyona yüzde 36 diyor. Ekmek fiyatlarındaki bir yıllık değişime baktığımızda ortaya çıkan nedir biliyor musunuz, Ocak 2021’den bu yana yüzde 150 artış olmuş ekmek fiyatlarında. Un fiyatlarında yüzde 162 artış olmuş. Şeker fiyatlarında yüzde 95, sütte yüzde 25, kuru fasulyede yüzde 100, mercimekte yüzde 140, deterjanda yüzde 150, tuvalet kağıdında yüzde 128. Bütün bunlar bir yıllık artış fiyatları. TÜİK ne diyor? Yüzde 36 arttı diyor. Yani hayali rakamlarla gerçekleri ters yüz etme peşindeler. Bu iktidar sonunda yanan ocakları söndürdü, kaynayan tencerelerin altını kıstı, ısınan hane bırakmadı, çocuklar yataklarına aç girmeye başladılar.

MEMUR VE EMEKLİLERE BİR OYUN OYNANDI

Tam bir zam zulmü ile karşı karşıya toplum. Niye bugüne kadar bu zamları beklettiler ve bugün bu enflasyon oranlarını açıkladılar? Çünkü eğer bu zamlar Aralık ayında yapılmış olsaydı enflasyon oranlarına yansıyacaktı ve memur ve emekli maaşları buna göre ayarlanacaktı. Ama şimdi memur ve emeklilere bir oyun oynandı. Halkına oyun oynayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Enflasyon en adaletsiz vergidir, bunu biliyoruz. Asgari ücret zammı daha işçilerin emekçilerin eline geçmeden eridi bitti. Hani ünlü bir laf var ya "kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar" diye. Artık kaşıkla da vermiyorlar sürekli kepçe ile alıyorlar. Saray'ın ekonomi uzmanları vardı, "Ocak'ta negatif TÜFE bekliyoruz" diye açıklama yaptılar. İşte Saray'ın ekonomi kılavuzları bunlar. Ekonomide bütün yanlış politikaları önerenler Saray'ın ekonomi uzmanlarıdır. Çok açık ortadadır.

TEK ADAM YÖNETİMİNİN MALİYETİ AÇLIK, YOKSULLUK VE ADALETSİZLİK

2018’den yani tek adam rejiminin başladığı günden bugüne kadar elektrik fiyatları yüzde 400, doğalgaz yüzde 147 artmış. Son zamlar bunlara dahil değil. En insafsızı son zamlar oldu. Artık elektrik ve doğalgaz lüks tüketim haline geldi. Tek adam yönetiminin maliyeti açlık yoksulluk ve adaletsizlik olarak ortaya çıktı. Biliyorsunuz havuz medyası burada kayda almıyordur yaptığımız açıklamayı ama zamları uzunca süre yazamadı. Zam lafını kullanamadı. Yeni tarife, yeni düzenlemeler dedi ama zam olduğunu açıklayamadı. Şimdi bu iktidar Merkez Bankası rezervlerini siyasi ömrüne nefes olsun diye hunharca tüketti, tüketmeye devam ediyor. Esnafa, vatandaşa tuzak kurdu dövizi yukarıdan sattı ve koca bir vurgun tablosu ile karşı karşıya bıraktı ülkeyi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlüğe girdiği günden beri zamlardan başka bir şey yaşanmadığını hep birlikte gördük.

MERKEZ BANKASI'NIN 8.9 MİLYAR DOLARINA NE OLDU?

Merkez Bankası ile Hazine ve Maliye Bakanı var, son derece ilginç bir performans sergiliyorlar, herkes ilgiyle izliyor. Kıpır kıpır zamlar, gözlerinde zam ışıltısı olan bir Hazine ve Maliye Bakanı var, çalıştığı alanın gerçeklerini bilmiyor. Zamlardan ve Merkez Bankasının yaptıklarından haberdar değil büyük ihtimalle. Merkez Bankası vatandaşın döviz sattığını iddia ettiği haftada net döviz pozisyonunu 8,9 milyar dolar küçülmüş olarak gösterdi. Kendisine bağlı olan Merkez Bankası'ndan söz ediyoruz. Ne oldu 8,9 milyar dolar? Açıktan, ön kapıdan satılmadıysa nerede sattınız bu dolarları? Arka kapıdan sattınız. Kapalı bir şekilde sattınız değil mi? Hazine ve Maliye Bakanı çıkıp televizyona o gece, o meşum geceden bahsediyor, ne kamu bankalarının ne de Merkez Bankasının döviz satmadığını söyledi. Peki, bu 8,9 milyar dolar nasıl satıldı, nasıl yok oldu Merkez Bankasından? Merkez Bankasının haftalık vaziyet raporunda nasıl ortaya çıktı? Bundan bile haberdar olmayan Hazine ve Maliye Bakanıyla karşı karşıyayız. Kıpır kıpır zamlar, kıpır kıpır yalanlar ve gözlerdeki zam ışıltısı bunu gösteriyor.

ERDOĞAN MİLLETİN BÜYÜK BİR FELAEJT YAŞADIĞINI İTİRAF ETMİŞ

Hazine ve Maliye Bakanı altın sertifikasını anlatırken topluma, Nasrettin Hocanın kazanının doğurması gibi dedi. Yani siz getirin altınlarınızı kazan doğuracak dedi. Fıkranın sonu nasıl, hatırlıyor musunuz? Fıkranın sonunda Nasrettin Hoca der ki kazan öldü. Sahibi nasıl öldü diye sorar. Kazan doğurdu dediğimde inanıyorsun da öldü dediğimde niye inanmıyorsun der hoca. Kıssadan hisse. Hazine ve Maliye Bakanı kazanınız doğuracak diyor ama sonunda kazanlar öldü açıklamasını yapmak için hazırlık yapıyor. Halkımız buna inanmayacağını aradan geçen sürede açık bir şekilde gösterdi. Bütün bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ihracatla ilgili açıklama yapıyor ve müthiş pembe tablolar çiziyor? Türkiye’nin ihracatı arttı diyor. Tabii Türk lirasını değersizleştirdiniz, pul haline getirdiniz ve sonuçta ucuz mal ve hizmet nedeniyle ihracat rakamlarında yükselme oldu. Yani ülkeyi ucuz emek, ucuz mal, ucuz şirket, ucuz arazi haline getirdiniz. Kelepir ülke haline getirdiniz. Şimdi de ihracat fiyatlarımız arttı diye övünüyorlar. Ama işte insanın dili sürçüyor bazen de ya! Bugünkü açıklamasında demiş ki Erdoğan, “Milletin felaketinden siyasi rant devşirme peşinde koşan muhalefete rağmen” demiş. Milletin felaketi! Yani millet bir felaket yaşıyor, onu itiraf etmiş. Felaket yaşayan halk gerçekten. Toplum büyük bir felaket yaşıyor, zamlar, hayat pahalılığı, enflasyon ve işsizlik nedeniyle büyük bir felaket yaşıyor. Bunu itiraf etmiş cümlesinin içinde.

FELAKETE RAĞMEN ERDOĞAN PEMBE TABLO ÇİZİYOR

Siyasi rant peşinde koşan muhalefet ne demek? Muhalefet gerçekleri konuşmayacak mı? Muhalefet bu milletin yanlış ekonomi politikalarından ve tercihlerden büyük bir zulüm çektiğini, büyük bir yokluk, açlık ve yoksullukla karşı karşıya kaldığını, TL’nin her gün değer kaybettiğini konuşmayacak mı? Konuşacak elbette. Bu siyasi rant devşirmek değil, iktidarınızın ve ekonomi siyasetinizin halktan yana olmadığını anlatmaktır. Sizin yandaş şirketlerinizin, holdinglerinizin, 5’li çetenin yanında olduğunuzu anlatmaktır. Siyasi rant devşirmek değil gerçekleri anlatmaktır. Bütün bu yaşanan tuhaf tabloya, felaket tablosuna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün pembe bir tablo çizmeye çalışıyor. Negatif enflasyon bekliyoruz diyen ekonomi kılavuzları yine yanlış bir veri vermişler eline. "Türkiye ekonomisi salgın öncesi dönemine göre 2 milyon ilave istihdam oluşturmuştur" diyor. Allah Allah! Geniş tanımlı işsizliğin 9 milyonu aştığı bir dönemde ilave istihdam yaratıldığından bahsediyor. Böyle bir tablo yok. İşsizlere sorun bakalım iş bulabiliyor musunuz diye. Yine yanlış verilerle pembe tablo çizmeye çalışan bir cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. Tabii 3 yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde ekonomiyi batırdım, ülkeyi yoksullaştırdım, işsizliği arttırdım, TL’yi değersizleştirdim, işsizliği ve yolsuzluğu arttırdım demek istemiyor. Onun için de pembe tablo çiziyor. Bu tabloyu önüne koyanlar da Saray'daki ekonomi kurmayları. Ocak ayında eksi enflasyon bekleyenler de onlar.

DİAYDER DAVASINDA ESAS SUÇ KÜRTÇE HUTBE OKUNAK

Değinmek istediğim diğer konu DİAYDER davası. DİAYDER nedir; Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği. 12 yıldır faaliyet yürüten bir dernekten söz ediyoruz. 15 Temmuz darbe girişimden sonra dahi kapatılmamış bir dernekten söz ediyoruz. Sadece İstanbul’da 9 mescidi bulunan bir dernekten söz ediyoruz. Bu derneğe yönelik geçen yıl Temmuz ayında bir operasyon yapıldı. Bir kumpas düzenlendi. 28 din alimi gözaltına alındı 9’u tutuklu olarak halen cezaevinde bulunuyor. Hepsi 70 yaş üzerinde imamlardır. Esas itibariyle o gün açıklanan gözaltı ve tutuklama nedeni Kürtçe hutbe okumaktı. Şimdi aradan zaman geçti bir kumpas iddianamesi ortaya çıktı. Bu kumpas iddianamesi 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi yani gezici ağır ceza dediğimiz mahkemedir. Daha önce Selahattin Demirtaş, Canan Kaftancıoğlu, Sırrı Süreyya Önder, ÇHD üyesi avukatlar ve Osman Kavala gibi isimlere gezerek cezaları yağdırmış olan mahkemedir. İşte 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gitti bu kumpas iddianamesi. Bu kumpas iddianamesini İBB ile bağlantılandırarak illeri sürdüler ama bu iddianameye baktığımızda tamamen çöp olduğunu görürüz. İddianameye benzetmek mümkündür.

IŞİD’E KARŞI SUÇ OLARAK İDDİANAMEYE KOYMUŞLAR

Aynı suçlamalarla açılmış bir yeni davadan bahsediyoruz. 16 yıl öncesinde yapılan bir basın açıklaması deliller arasında sayılıyor. O nedir? 2005 yılında yapılmış basın açıklamasının içeriği Kürt sorununun demokratik çözüme kavuşturulması içerikli bir basın açıklamasıdır. 16 yıl önce yapılmış açıklama, bugün iddianameye koymuşlar. IŞİD’e karşı olmuş imamlardan DİAYDER zemininde örgütlenmiş olanlara karşı bunu suç delili olarak kullanmışlar. Yani IŞİD’e karşı olmayı delil arasında saymışlar. Selahattin Demirtaş 2015’te derneği ziyaret etmiş bunu suç olarak iddianameye koymuşlar. Biliyorsunuz İzmir'de il binamız basıldı, Deniz Poyraz katledildi. Deniz Poyraz anmasına katılmış olmayı suç unsuru olarak koymuşlar. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra imamlar “HDP zafer elde etti” diye açıklama yapmış bunu da suç unsuru olarak iddianameye koymuşlar. Yani öyle bir iddianameden söz ediyoruz ki DİAYDER’in avukatının dediği gibi iddianame değil itirafname ile karşı karşıyayız.

DİAYDER’Lİ İMAMLARIN YANINDAYIZ

Dernek yöneticisi Fevzi Barış “Din adalettir, din eşitliktir. Allah zaten Hucurat Suresi 13’üncü ayette tarif ediyor. Arap, Acem el ayak hepsini ayrı ayrı ben yaptım, birbirinizi tanıyın diyor. Demiyor ki bana namaz kılarsan seni cennette koyacağım, şeyhini bir kat yukarı koyacağım. Vallahi söylemiyor billahi söylemiyor. Bırakın bu klasik şeyleri. En kıymetli varlık insandır, insanlığı anlayalım” demiş. Fevzi Barış verdiği vaazda bunları söylediği için bu cümleyi de suç unsuru diye iddianameye koymuşlar. 335 sayfalık bir çöpten söz ediyoruz. İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi bu iddianameye dayanarak bir yargılama başlatacak. DİAYDER’de örgütlü olan, çalışmasını sürdüren bütün imamların yanındayız. DİAYDER yasal bir dernektir, yasa dışı hiçbir çalışması yoktur ama işte İçişleri Bakanı marifetiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesine siyasi kumpas kurmak için hazırlanmış bir kumpas davası ve iddianamesinden söz ediyorum. 

2022’DE DEMOKRATİK MÜCADELEYLE ADALETSİZLİKLERİ AŞACAĞIZ

DİAYDER iddianamesi bir kumpas iddianamesi, bir kumpas davasıdır. Bir kez daha söyleyelim, bu İçişleri Bakanın hukukla hiçbir ilgisi yoktur. Demokrasiyle, adaletle hiçbir alakası yoktur. Bunları her gün çiğneyen bir İçişleri Bakanı ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Ama işte bir kez daha DİAYDER iddianamesi de hazırlanmış bir kumpas iddianamesidir. DİAYDER yöneticileri ve üyeleriyle dayanışmamızı sürdüreceğiz. Onlarla yan yana olmaya devam edeceğiz. Bu hukuksuzluklar, Kürtlere yönelik bu ağır saldırılar karşısında hukuk, adalet ve demokrasi mücadelemizi hep birlikte sürdürerek bugünleri aşacağız.2022’nin bu açıdan halkımız, bütün seçmenlerimiz için başarılı bir yıl olmasını diliyorum. 2022’de direnerek ve demokratik mücadelemizi yükselterek bu hukuksuzluk ve adaletsizlikleri aşacağız.

Editör: TE Bilişim