Güneş Ocağa / Yorum Haber

DİYARBAKIR - Yaşadığımız çağda insanlık, karanlık bir bilinç bulanıklığının içinde kıvranıp duruyor. Kapitalizmle birlikte, kültürel değerlerin yozlaşmaya uğraması sahip olunan dilin, dinin ahlaki değerlerin örf ve adetlerin içi boşaltılıyor. Bütün bu içi boşaltılmış yoz sisteme karşı medeniyetler beşiği olan Diyarbakır toplumsal ve inanç kültürleri ve yapılarıyla kendi değerini hiç kaybetmeden koruyor. Bu nedenle Diyarbakır’ın tarihi yoz yaşama karşı büyük bir kaledir.    

Medeniyetler beşiği olan Diyarbakır, aynı zamanda peygamberler ve sahabeler şehri olarak da anılır. Tarihi yapılarıyla da gözleri üzerine çeviren Diyarbakır, karpuzu ve ciğeriyle de adından söz ettirir.

Kentin turizm potansiyeli de çok zengin. Tarihi eserlerin çoğu Türk- İslâm medeniyetine ait. Hristiyanlara ait Anadolu'nun en eski mabetlerinden biri de burada. Çin Seddi'nden sonra dünyanın günümüze ulaşan en büyük şehir Surları da Diyarbakır'da. 

Kendi bahrında birçok anlamı taşıyan Diyarbakır, Kudüs’ten daha fazla peygamber ve sahabeye sahip. Mekke ve Medine’den sonra 542 sahabe ile dünyada üçüncü sırada. Her şeyi kutsal olan kent, yozlaşmış toplum ve kapitalist sisteme karşı kendi değerini hiç kaybetmeden koruyor.

Bilindiği gibi bir toplumun temelini kültür oluşturur. Kültürel değerlerin yozlaşmaya uğraması sahip olunan dilin, dinin ahlaki değerlerin örf ve adetlerin yozlaşmaya uğraması demektir. Kültür içinde barındırdığı unsurlarla toplumu ayakta tutan değerlerdir. Bu nedenle toplumu özünden çıkaran yoz kültüre karşı toplumsal ve inançsal kültürlerin korunması gerekiyor.

Ulu Cami, Hz. Süleyman Camisi, Eğil’deki peygamber kabirleri, Meryem Ana Kilisesi, Surlar, Hevsel Bahçeleri, tarihi hanlar ve yapıların korunması ve değerinin bilinmesi ve bu kültürlerin anlamına göre yaşamın yürütülmesi yoz kültüre karşı duvar örmek gibidir.

Yaşadığımız çağda insanlık, karanlık bir bilinç bulanıklığının içinde kıvranıp duruyor. Her şeye karşı bir doyumsuz ruh hali var, nereye varacağını bilmeyen bir toplum düzeni var. Çok çarpık bir tüketim kültürü yaşanıyor. Ve kapitalizmin yeni çocukları doğuyor. Yaşamsal kaynaklarından biri olan beslenme ve barınma ihtiyaçları için yapılan iş, zamanla sadece para kazanma ve insani olarak anlamı olmayan bir amaca dönüşüyor. Bu da yoz bir hayatın içinde kıvranmamıza neden oluyor.

Hızlı bir değişim yaşanıyor, ama bu değişim her şeyi anlamsızlaştıran bir değişim. Tüm insani ilişkiler ticareti yapılabilen birer nesne haline dönüşüyor. İşte bütün bunlar insanı önü görülmeyen bir karanlığa sürüklüyor.

Bütün bu yoz ve değersizleştirmeye karşı kendi toplumunu korumanın en büyük yolu, Diyarbakır’da yer alan toplumsal ve inanç değerlerin korunması ve onun anlamına göre bir yaşamın inşa edilmesidir.

Bu yüzden Diyarbakır’ın her bir tarihi yeri insanlık için çok önemli birer unsurdur. Eğer ki geleceğimizi belirleyen geçmişimiz ise, o zaman geçmişten bizlere kalan miras ve hafızaya sahip çıkmamız lazım. Bunun için biz kimiz, nereden geldik, hangi değerlere sahibiz, hangi kültürün bir parçasıyız? Sorularını her zaman aklımızda tutup kenti kentimizin kültürel yapısına bağlı kalarak yaşamı yürütmemiz gerekiyor. Çünkü Diyarbakır’ın tarihi kapitalist sitemin oluşturduğu yoz yaşama karşı büyük bir kaledir.    

Editör: TE Bilişim