Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hayvanlarına verimli otlaklar bulmak için yılın farklı dönemlerinde göç etmek durumunda kalan göçerler, 21. yüzyılda modern yaşamdan uzak bir şekilde hayatlarını sürdürüyor.

Gelişen teknoloji sayesinde 21. yüzyılda birçok şey saniyeler içinde değişim gösterirken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hayvanlarına verimli otlaklar bulmak için yılın farklı dönemlerinde göç etmek durumunda kalan aileler, bu nedenle eğitimden sağlığa, teknolojiden sosyal hayata kadar pek çok imkandan mahrum bir yaşam sürüyor.

Kışı, Mardin'inin Nusaybin ilçesinde kiraladıkları meralara kurdukları çadırlarda, yılın geri kalan dönemlerini ise beraberindeki hayvan sürüleriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun yaylalarında geçiren aileler, modern yaşamın olanaklarından neredeyse hiç yararlanamıyor. Soğuk kış günlerini çadırda geçirmek zorunda kalan aileler, ısınmak için sobada yakıp, hava şartların göre dışarı ateş yakarak hem yemeklerini pişiriyor hem de temizlik gibi temel ihtiyaçlarını gideriyor. Daha çok hayvansal ürünlerden peynir, yoğurt, tereyağı gibi gıdaları tüketen göçerler, yoğun iş temposu nedeniyle kente gitmekte bile güçlük çekiyor. Bölgede bulunan Alikan aşireti lideri Halil Temel, hazine mallarına köylülerin sahiplenmesi ve bundan dolayı onlara çok yüksek fiyattan verilmesinden şikayet ederken, devletin bu konuda kendilerine yardımcı olmalarını istedi.

Alikan aşireti lideri 65 yaşındaki Halil Temel, göçerlikten başka bir şey yapmadıklarını söyledi. Topraklarının, yerleşme yerlerinin olmadığını kaydeden Temel, "Gelirimizin büyük bölümünü toprak sahiplerine veriyoruz. Hem burada hem de doğuda. Bu sene Nusaybin'de göçerler 2 milyon TL vermiş. Bu kira bedelidir. Burada bir köyün tapusu var, yüz köy tapusuzdur. Hazine malıdır, köylüler de parayla bize kiralıyor. Devletten bize yardım etmelerini bekliyoruz, bu işi mecburen yapıyoruz. Bizim çocukların okulları yok, elektrik yok, su yok. 300-400 yıldır aşiretimiz göçer. Sabah kalktığımız zaman savaşa gider gibi, namaz kılan namaz kılıyor, namaz kılmayanlar da kalkıyor hep beraber akşama kadar çalışıyor. Karınca gibi hiç durmak yok. Yarım saat durursa iş aksıyor. Göçerlik için çocuklar ne kadar çoksa, işimiz o kadar kolay oluyor" dedi.

"Göçerler korona virüsten çok etkilendi"

Göçebe aşiretlerde hayvancılık ve doğa kültür ilişkisi için 8 aydır göçerlerle birlikte yaşayan ve gözlemlerini aktaran Ardahan Üniversitesinde doktora yapan Özlem Akgün, göçerlerin çok erken kalktıklarını, sabahın erken saatlerinde işin başladığını söyledi.

Akgün, "Koyunlara yem veriliyor, yem verip yeni doğum yapanları gönderiyorlar. Bir çocuk götürür onları. Herkesin işi belli, çocuk daha 7 yaşında çobanlık yapıyor. Dağda olanlara bir tane çoban tutuyorlar ve kendi evlerinden biri daha onların yanında duruyor. Sabah saat 06.00 gibi kalkıyorlar. Direkt başlıyorlar koyun çadırlarında, kuzu çadırlarında yem vermedir, yeminden sonra sulamadır, hayvanların tuzlanmasıdır. Ayrıca buradaki göçerler için su yok. Kuyulardan su çekiyorlar. Bu sene de yağmur yok. Yağmur olmadığı için doğal olarak diğer köylere gidip su getiriyorlar. Bu sene tüccar gelmedi. Tüccar o hayvanı götürüp nereye verecek, nasıl satacak, restoranlara götüremiyor. Kasaplara götüremiyor, çünkü restoranlar hepsi kapalı. Bu sefer bunların hayvanları hepsi ellerinde kaldı. Yazın bunlar peynir satmaya gidemediler. Mandıracılara, peynir fabrikalarına götürüp veriyorlardı, veremediler. Korona virüsten dolayı buna dikkat eden göçerler doğal olarak korona virüsten çok etkilendiler" diye konuştu. (İHA)

Editör: TE Bilişim