Günaydın Türkiye.

Günaydın sevgili Okurlarım.

Günceli yazmak.

O kadar zordu ki güncel bir konuyu yazmak.

Benim ilk gazetecilik döneminde yani 1960’larda.

Her yönü ile gerçek. Her yönü ile doğru. Her yönü ile okuyucuların ilgisini çekecek yazıları yazmak için akla karayı seçerdik.

Yani o kadar azdı ki…

Kumda pirinç tanesini bulmak gibi.

Yazılanlar da ilgi çeker. Kentin valisi, kentin belediye başkanı gazeteyi arar bilgi alır, hatta çoğu kez teşekkür ederdi.

Şimdi böyle mi?

Zülfü yâre dokunmuşsan kimisi alkışlıyor; kimileri de vatan haini ilan ediyor, terörist damgasını vuruyor.

Bu gazeteciliğin kaderi olsa gerek.

Ya şimdi öyle mi?

Ayrıca günceli bulmak demeyelim de yazacak konu bulmak o kadar kolay oldu ki…

Her gün bardaktan boşalırcasına yağan yağmur gibi yarısı boş, yarısı yalan, aslı astarı olmayan güncellerle dolu sokaklar. Ona da güncel denirse…

Halkını aldatmak mı dersiniz, sorunları sümen altı yapmak mı dersiniz, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek mi dersiniz, dolu dolu günceller, ona da güncel denirse eğer…

Halkın gözünün içine baka baka günceller oluşturan yalanlar söylemek.

Geminin yarısı suya batmışken bile refahtan söz etmek, aya giymekten dem vurmak, dünyayı bizi kıskandığına inandırmaya çalışmak…

Küçük bir gurubu memnun etmek için parti kapatmaya yeltenmek, zengini daha zengin etmek için fakirin sırtına yük bindirmek mi dersiniz…

Daha sıralayayım mı?

O kadar çok güncel var ki ona da güncel denilirse eğer…

Güncel ayağa düşmüş. Onun için ben güncel yazmıyorum.

&

Bir bakalım kimler ne demiş.

Her kasabada ışık saçan bir öğretmen vardır. Her kilisede bu ışığı söndürmeye çalışan bir papaz avrdır!

Victor HUGO

Katılmamak mümkün mü?

Öyle bir devir gelecek ki;

Mal cimrilerin, Kılıç korkakların,

Ve Kalem cahillerin elinde olacak...

Hz. Ali

Sanki bugünü mü anlatıyor ne…

Gözlerimin içine bakın “Gözlerimin içine bakın o parıltıyı görün.” diyen Maliye bakanı, şöyle devam ediyor;

“Yabancı bir bakana; ben yüksek enflasyonla sokağa çıkabiliyorum, sen %10 enflasyonla sokağa çıkamıyorsun dedim.”

Böyle yüreklisi hangi devlette var, söyleyin bakalım.

Ümit Özdağ;

Dünya tarihinde, yönettiği millete ve devlete karşı Erdoğan kadar hınç besleyen başka bir siyasetçi olmamıştır.

Aman bunu söyleyenden ve de sözünden biz uzak duralım.

Levent Gültekin;

Siyaset insanı bozmaz, o insanın bozuk olduğunu ortaya çıkarır.

Bence de…

&

Bir söz de benden

Sayın Valim,

Diyarbekir’in tarihi köşklerine bir el atın.

Sahip çıkın.

&

Türkiye Ne Zaman düzelir?

Türkiye Cumhuriyeti'nin en sonunda
demokrasiyle taçlandırıldığında Türkiye düzelir.

&

YAŞAMAN LAZIM;

MASKE TAK,

MESAFEYE ÖZEN GÖSTER,

KENDİNİ ve ÇEVRENİ TEMİZ TUT.

Hurafelere kulak asma.

MASKE TAKMA ALIŞKANLIĞINA

DEVAM ET.

&

Şimdi de sıra haftanın öğüdünde

Kirveme öğütler

Kirvem Yılmaz Güney’in dediği gibi; Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki paran bittiğinde şerefinde bitmesin.

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.