Ahmet SÜMBÜL

DİYARBAKIR'DA birçok medeniyetin, dinin ve mezhebin izlerini binlerce yıl sonra bile görebilirsiniz. Bu kente hükmetmiş her medeniyet ve her iktidar, mutlaka ardında kalıcı izler bırakmıştır. Bu izler Diyarbakır sur taşları üzerine nakış gibi figürlerle süslenmiştir.

Surlara biraz yakından baktığınızda buraya hükmeden medeniyetlerden kalma kitabelerin dışında, ay ve hilal, Davut yıldızı, kutsal kase, gamalı haç, boğa, kaplan, ceylan, aslan, akrep, kartal gibi figürlere rastlarsınız. Kente hükmeden her bir medeniyetin bıraktığı izler, Diyarbakır'ın her devirde cezbeden bir dünya kenti olduğunu kanıtlıyor gibi. Doğal afetlere ve savaşlara rağmen, Diyarbakır eski dokusunu koruyabilmiş ve bugüne kadar gelmiş dünyanın nadir kentlerinden birisidir.

Dicle Nehri yatağından yaklaşık 100 metre yüksekte bulunan eski Diyarbakır, nehir vadisine hakim, kuzeyden doğu ve güneydoğuya dönerek devam eden sarp bazalt kayalar üzerine kurulmuş. Güneye doğru gittikçe su sarp alan azalır ve yerini düzlük alanlara bırakır. Bazalt plato ve sarp kayalıklar, yapım aşamasında Diyarbakır Surlarının konumunu belirlemiştir.

27 medeniyetin izleri var

Eski Diyarbakır, kesme bazalt taştan inşa edilmiş ve kalkan balığını andıran surlarla çevrili bir kale kent aynı zamanda. 82 burca sahip olan surlar, tarih içinde kente yaşamış 27 medeniyetin izlerini taşımaktadır.

Diyarbakır Surlarının kapladığı alan doğudan batıya 1700 metre, kuzeyden güneye ise 1300 metredir. Surların yüksekliği yer yer 5 ile 12 metre arasında değişmektedir. Duvarların kalınlığı ise 3 ile 5 metre arasındadır.

En az 4300 yıldır yerleşime açık bir kent

Değişik tarihi kaynaklar ve arkeolojik araştırmalar (Hilar Mağaraları, Kortik Tepe), Diyarbakır bölgesinde Milattan Önce 8 ve 10 bin yıllarında ilk insanların yaşadığı ve Diyarbakır kent merkezinin ise, en az Milattan 2300 yıl önce yerleşim merkezi olduğunu gösteriyor.

Asur Hükümdarı Adad Nirari (M.Ö. 1310-1281) döneminden kalan bir kılıç kabzasında Diyarbakır'ın adı "Amedi" olarak tarih kayıtlarına geçmiştir. Diyarbakır Asur kaynaklarında Bit Zamani Arami kabilesinin merkezi olarak Amedi adıyla geçer. M.Ö. 800, 762, 726 ve 705 yıllarından kalmış Asur vali isimlerini bildiren belgelerde de "Amedi" adına rastlanmaktadır.

Şehir hep Amedi, Amida olarak anıldı

Romalılar 349 yılında Diyarbakır'a "Augusta" ismini verse de, bu isim tutulmaz. Petersburg Akademisi Kaiserliehen Müzesi’ndeki sikke koleksiyonunda bulunan 3. yüzyılın ilk yarısına ait bir sikkede de Diyarbakır'ın ismi "Amida" adı geçmektedir.

359 yılındaki Roma-Pers savaşı sırasında Diyarbakır'da bulunan Ammianus Mareellinus, savaşı anlattığı eserinde şehirden "Amida" olarak bahsetmektedir. Sonraki dönemlerde de bu adla anılan Diyarbakır, Süryani kaynaklarında "Amid", "Olmid", "Emit", "Amide" adlarıyla anılır.

Yukarı Meopotamya'nın en eski şehri olan Diyarbakır'ın tarihinin ne kadar eskiye gittiği, değişik kaynaklarda farklı anlatılmaktadır. Ama en az bundan 4 bin 300 yıl öncesinde Sur içinde yaşamın olduğu konusunda tarihçiler hem fikirler.

Hurrilerin egemenliği

Diyarbakır, M.Ö. 2000'li yıllarda bölge Hurrilerin egemenliği altındaydı. Hurriler, Asur ve Hitit devletlerinin toprakları arasında kalan bölgede yaşıyorlardı. Bölge daha sonra Hurri ve Mitanni egemenlikleri olarak ikiye ayrıldı.

 Hurriler Diyarbakır'a, Mittaniler ise Urfa bölgesine yerleştiler. M.Ö 14. yüzyılın sonlarında Asurlular Hurri-Mitanni egemenliğine son vererek Diyarbakır ve çevresine hakim oldular.

Aramilerin M.Ö 11. ve 10. yüzyıllarda bölgede hakimiyet kurmasıyla, Bit Zamani uygarlığı Diyarbakır civarına yerleşti. Milattan Önce 9. yüzyılda Diyarbakır Bit Zamani ülkesinin başkenti olarak anılıyordu.

Bit-Zamani kralları Hurrilerden kalma Diyarbakır Surlarını onarıp güçlendirerek Asur saldırılarına karşı koydular. Asur kralı III. Salmanasar M.Ö. 825'de Bit-Zamani Krallığı'na son verince Asurlular bölgeye tamamen hakim oldular.

Medlerin kısa süreli iktidarı

Mezopotamya Bölgesi’nde Asur egemenliğinde yaşayan Medler, M.Ö. 8. yüzyılın sonlarında Deiokes'in başkanlığında birleşerek Mezopotamya ve İran'ı da kapsayan bölgede Med Krallığı’nı kurdular.

Medler, M.Ö. 612 yılında ise, Asur Devletini ortadan kaldırarak bölgeye hakim oldular. Medlerin egemenliğini kabul eden Persler, M.Ö. 653 yılında Med Devleti’ne son vererek Pers Krallığı’nı kurdular. Persler, M.Ö, 546'da Lidya, 538'de de Babil Devletleri’ni ortadan kaldırarak bütün Mezopotamya'ya egemen oldular.

İskender ölünce, Selevkos yönetimi başladı

Makedonyalı İskender, M.Ö. 334'te Persleri yenince Diyarbakır'da dahil tüm Mezopotamya Bölgesi İskender'in egemenliği altına girdi. İskender'in M.Ö. 324'te ölümüyle imparatorluk generalleri arasında paylaşıldı. İran, Mezopotamya ve Diyarbakır Bölgesi Selevkos'un yönetiminde kaldı.

Selevkos'un öldürülmesiyle Med ve Pers hakimiyet bölgelerinde Part Devleti kuruldu. Ermeni kralı Tigran'ın Partlarla yapılan savaşı sonrasında M.Ö 85 yılında Diyarbakır Bölgesi Tigran'ın yönetimine geçti.

Romalılar kente hakim oldu

M.Ö. 69 yılında ise Romalı komutanı Lukillus'unTigran'ı yenmesiyle Diyarbakır'ı da kapsayan geniş bir bölge Roma egemenlik alanı içine girdi. M.Ö. 53 yılında Romalılar Urfa'nın güneyindeki Harran Ovası'nda Partlarla savaştılarsa da, yenilerek geri çekildiler. Böylelikle Diyarbakır Bölgesi yeniden Partların eline geçti.

M.Ö. 38'de Romalı komutanlardan Vantidius Bassus, Part Kralı Pakor'u yenerek Diyarbakır Bölgesi’ni geri aldı. Böylece Diyarbakır yöresi, Doğu Anadolu'yla birlikte Roma egemenliğine girdi. Bölgedeki Roma egemenliğine M.S. 161 de Part Kralı III. Vologaes (147-191) tarafından yeniden son verilerek Diyarbakır Partların eline geçti.

Romalılar ile Partlar arasındaki savaşlar

Romalılar 163-164'de Part topraklarına saldırıp burada savaşlar kazanınca Diyarbakır ve yöresi yeniden Roma egemenliğine girmiş oldu. Romalılar ile o dönemde büyük bir imparatorluk olan Persler arasında yaşanan savaşlar zaman zaman Diyarbakır Bölgesi’ni de kapsar.

Dönemin Romalı Komutanı Konstantius, Pers saldırılarına karşı Diyarbakır Surlarını genişleterek surların bir bölümünü inşa ederek tahkim etti. Konstantius aynı şekilde şehir içinde birçok bina inşa ederek Diyarbakır'ı bölgenin en önemli kentlerinden biri haline getirdi. Şehir, bölgenin ticaret yolu üzerinde olduğu için ekonomik ve kültürel olarak zengin bir konumdaydı.

Kentin kuşatılmasını Romalı tarihçi yazar

M.S. 349 tarihlerinde Perslerin Diyarbakır'ı kuşattığı tarihte kentte bulunan Romalı Yazar Ammianus Marcellius, kuşatmayı ve Diyarbakır'ın nasıl düştüğünü şöyle yazar:

"Amida’da V.Garnizon Parthica tarafından sürekli bir askeri birlik oluşturulmuştur. Bu güçlere yerli halk da önemli ölçüde katılmıştır. Buna ilave altı garnizon, ilerleyen Persler nedeniyle çok güçlü duvarlar arasına çekilmiştir. Şehirde ayrıca atlı birlikler de vardır. Dört yönde kapılar mevcuttur. Fazla büyük olmayan şehrin içinde yedi garnizon, kadın-erkek çok sayıda yabancılar ve yurttaşlar ile diğer bazı askerlerle birlikte toplam 120 bin kişi bulunuyordu. Amidalının günlerce kuşatılmış olması ve savaşın aralıksız sürmesi nedeniyle, cesetler şehir içinde gömülemediğinden veba salgını başladı. Amida bir taraftan surlardan, diğer taraftan da yeraltı dehlizlerinden saldırıya uğramıştır. Surların güney ucunda, Dicle’ye bakan bölümde, yüksek bir kule altında sarp kayalıklar yer alıyordu. Bu kayalara yeraltı kemerleri açılmıştı ve çok akıllıca yapılmış merdivenler sayesinde buradan, nehir kanalından su taşımak mümkündü. Nehir kenarına kurulmuş bütün şehirlerde bu gizli imkan mevcuttur. İşte bu gizli geçitler çok dik oldukları için ve gizlilikleri nedeniyle korunmuyorlardı. Amida'dan kaçarak Perslerin tarafına geçen birkaç kişi, yetmiş Persli okçuya bu yolu göstererek şehre girmelerini sağladılar. Gece bu gizli yolu kullanan kralın cesur muhafızları kulenin üçüncü katında gizlendiler. Sabah olunca, savaşa başlama işareti olan kırmızı pelerinle ortaya çıktılar ve daha hızlı bir savaş başladı. Muhafızlar bu bölgeyi daha iyi savundular. Savaş öğlene kadar sürdü. Surlardan giren Persler şehri aldı. Gece şehirden gizli geçit kapısından (Puternli Kapısından) kaçtım."

Barış anlaşması imzalanır

Diyarbakır kuşatmasında 30 bin Pers askeri surların önünde ölür. Pers Kralı Şapur İran'a döner. 363 tarihinde Bizans imparatoru Jovianus Perslerle barış antlaşması imzalar. Antlaşmaya göre Ermenistan, Mezopotamya ve Nusaybin Perslere verilir, Diyarbakır ise Bizanslılarda kalır. Hıristiyanlığı kabul eden Doğu Roma (Bizans), birçok bölgede olduğu gibi Diyarbakır'da da kiliseler inşa eder. 4. yüzyılda Mar İstefanos ve Mar Yuhanna adına iki kilise inşa edilir.

Sasanilerin Diyarbakırı ele geçirmesi

Uzun bir süre savaş ortamı yaşamayan Diyarbakır, 502 yılında Sasani imparatoru Kubad tarafından kuşatılır. Surların karşısına yığma tepeler yapar ve yükselen bu tepelerden kente saldırır. Savaş aylarca devam eder. 503 yılı Ocak ayında ihanet sonucu Sasaniler Diyarbakır'ı ele geçirir. Tahrip edilen şehrin kiliseleri soyulur. Binlerce kişi öldürülür.

Bizans imparatoru Anastasius Diyarbakır'ın düştüğünü öğrenince komutanları Patricius ve Hypatius'u şehri geri almaları için görevlendirir. Diyarbakır uzun süre kuşatılır ve kentte açlık baş gösterir. 505 yılında Sasaniler ile barış imzalanarak kent yeniden Bizanslılara bırakılır.

Diyarbakır, Araplar tarafından ele geçirildiği 629 yılına kadar Bizans idaresinde iken Mezopotamya'nın en görkemli ve zengin kenti olma konumunu korur. (Sürecek)

Editör: TE Bilişim