Hani deriz ya; ‘Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin’ ya da ‘Allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin’ diye… Açlık gerçekten çok zor bir durumdur. Hepimiz başta aç kalmak için yaşamımız boyunca çalışıp-çabalarız. Hele bir de bakmakla yükümlü olduğumuz çoluk-çocuk varsa işimiz daha da zorlaşır.

Allah bizlere öylesine büyük, öylesine güzel ve içinde her nimet bulunan öylesine dolu bir gezegen bahşetmiş ki, bu gezegendeki kaynaklar tüm canlılara yeterlidir. Gelin görün ki insanoğlunun içindeki o bitmek tükenmek bilmeyen daha fazla sahip olma arzusu birçok insanın, hatta birçok canlının açlıktan ölümüne, neslinin tükenmesine neden oluyor.

Bugün ülkemize baktığımızda uçsuz bucaksız toprakları, yerüstü ve yeraltı kaynaklarıyla bir 80 milyonu daha doyurabilecek potansiyele sahiptir. Ama maalesef gerçek bunun tam tersi. Kaynaklar o kadar har vurulup harman savruluyor ve o kadar az kişi bolluk içinde yaşıyor ki, nüfusumuzun yüzde 40’ına yakını bir sosyal yardım almadan geçinemiyor. Yani 10 kişiden 4’ü bir sosyal yardım alarak geçinebiliyor.

Peki; gezegenimizin diğer ülkelerinde durum bizden farklı mı, maalesef hayır… Oralarda da nüfusun belli bir bölümü bolluk içinde şaşalı bir yaşam sürdürürken, büyük çoğunluk açlıkla cebelleşiyor.

Zaten Birleşmiş Milletler’in iki örgütü de bunu teyit ediyor. Gıda ve Tarım Örgütü ile Dünya Gıda Programı'nın raporlarında, dünyadaki ekonomik krizlerin açlığı daha da derinleştirdiğine vurgu yapılarak, dünya genelinde 1 milyar 20 milyon aç insanın olduğu belirtiliyor.

Bizdeki kurumların raporları da aşağı yukarı aynı rakamları veriyor. Mesela; Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu’nun yaptığı açıklama var. Açıklamada, dünyada 821 milyon kişinin kronik aç olduğunu, temiz su bulamadığını söylüyor ve ekliyor, gezegenimizde 1 milyar 500 milyon kişinin günde 1 dolarla geçinmek zorunda olduğunu ifade ediyor. 2017 sayımlarına göre, dünya nüfusu 7 milyar 53 milyon. Her gün talanın sürdüğü dünyamızda hadi gel de 1 dolarla geçin.

Aslında çözümü Gıda ve Tarım Örgütü’nün Yöneticisi Jacques Diouf, net bir şekilde ortaya koyuyor. Diouf, ‘21. yüzyılda dünya nüfusunun neredeyse altıda birinin aç olması kabul edilemez. Açlığın sonsuza kadar yok olması için elimizde yeterli ekonomik ve teknik olanaklar var. Olmayan siyasi iradedir. Sağlıklı bir tarım sektörü, açlığın ve yoksulluğun üstesinden gelmek için vazgeçilmez; dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde tarıma yatırım yapılmalıdır’ diyor. Doğruyu da söylüyor. Yeter ki, siyasi irade olsun.

UYUŞTURUCUDAN ÖLÜMLER ARTIYOR

Ülke gündemimiz yıllardır seçime endeksli gittiği için, o kadar çok önemli açıklama ve rapor, seçimin kuru kalabalığı arasında kaybolup gidiyor ki anlatamam. Bunlardan biri de uyuşturucuyla alakalı olanı. Eğer bu raporları, bu gidişatı ciddiye almaz isek yarın çok geç olabilir. Çünkü kapımızdaki uyuşturucu tehlikesi her geçen gün büyüyor. Raporu gözden kaçıranlar için önemli bölümlerini hatırlatmak istiyorum.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi, 2019 Avrupa Uyuşturucu Raporu’ndaki istatistiklere göre, Türkiye’de bir yıl içerisinde ele geçirilen eroin miktarının tüm Avrupa Birliği ülkelerinde ele geçirilen miktardan fazla olduğu belirtiliyor.

Raporun en önemli kısımlarından biri ise, Türkiye’deki aşırı doz ölüm oranlarının son 10 yılda ciddi oranda arttığına ilişkin olanı. Adalet Bakanlığı verileri de bunu onaylar nitelikte. Bakanlığın verilerine göre, 2011 yılında 105 kişi uyuşturucudan hayatını kaybederken, bu rakam 2016 yılında 920’ye yükseldi.

Yeni rakamlar yok. Türkiye’de son yıllarda her nedense rakam açıklamak, ya da doğru rakamları açıklamak büyük sorun. Ama yeni rakamların aşağı yukarı ne kadar ürkütücü olduğunu hepimiz tahmin edebiliyoruz. Bu konuda duyarlılığı mutlaka arttırmalıyız.

Sevgiyle kalın.