Bildiğiniz gibi DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan 1. Olağan Diyarbakır İl Kongresi nedeniyle geçtiğimiz hafta sonu Diyarbekir’deydi.

Ne yalan söyleyeyim işi gücü bıraktım O’nun yapacağı konuşmaya kulak kesildim. Bana göre çok ama çok önemliydi.

Biliyorsunuz Recep Tayyip Erdoğan henüz başbakanken Diyarbekir’e uğramış ve yürekleri serinleten Türkiye’nin en önemli sorununa parmak basmış ve şöyle konuşmuştu;

İlle de bir isim koyalım diyorsanız, Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur.
Kürt sorunu benim de sorunumdur. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarının ortak sorunudur.
Çünkü güneş herkesi ısıtır.
Çünkü yağmur herkes için rahmettir.
Çünkü herkes aynı toprağın insanıdır.
Bu sebeple "Kürt sorunu ne olacak?" diyenlere diyorum ki, bu ülkenin başbakanı olarak Kürt sorunu herkesten önce benim sorunumdur.

Evet aynen böyle konuşmuş.

Tüm Türkiye’nin yüreğine su serpmişti.

Hatta Erdoğan 2005 yılı Diyarbakır konuşmasında,
devletin Kürt sorunu konusunda yapmış olduğu hataların da altını çizmişti.

Bu ne güzel bir müjdeydi.

Bu ne güzel bir söylemdi…

Çünkü bu konuşma bu nedenle heyecan yaratmış,
"çözüm"e ilişkin umut kapısı aralamıştı.

Bu nedenle çok önemliydi.

Oh be dedik, Türkiye’nin omzundan çok büyük bir yük inmiş olacaktı.

Sonuç.

Uzun söze gerek yok.

Her şey ortada.

&

Ali Babacan'ın Cumartesi günkü güzel ve cesur
Diyarbakır konuşmasını internetten dinlerken ne yalan söyleyeyim; usta öyle demişti sonuç hüsran. Tabiri caizse Kalfa böyle diyor. Yani Ustasının ilk konuşması gibi yüreklere su serpiyor.

Kısaca şöyle diyordu DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan;

Memleketteki bu adaletsizliğin ortasında, bu hukuksuzluğun ortasında, bugünün Diyarbakır’ında konuşulması gereken en önemli konulardan birisi Kürt meselesidir.
Biliyorsunuz, "Kürt sorunu" lafı bugünkü rejimi en fazla rahatsız eden söz hâline gelmiş durumda. "Neleri eksik ki? Ne diye hâlâ Kürt sorunu deyip duruyorsunuz" diyorlar.

Konuşması daha uzun. İsteyenler internete girip videosunu izleyebilir.

Gayet demokratik, gayet özgürlükçü, gayet eşitlikçi, gayet adaletçi, gayet parlamenter sistemci ve gayet insanı önde tutan bir anlayışçı, gayet “sosyal demokrat”çı, hatta ondan da öte…

Birden aklıma iktidara yürürken yaptığı konuşmalarla sosyalistleri bile şaşırtan Süleyman Demirel geldi.

İktidar yolunda ilerlerken yaptığı konuşmalarda gerek Tayyip Erdoğan, gerekse Ali Babacan’dan çok ileri konuşmalar yapmıştı.

Gerçi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de

Sonuç ortada…

Sağ partiler bir önceki sağ iktidarı acımasızca eleştirerek; ezilenlerden, sömürülenlerden, söz konusu iktidarlarca zülüm görenlerden daha da acımasızca eleştirerek iktidara gelmişlerdi.

Sonuç malum…

Sanırım bu bir alışkanlık yapmış sağ partilerde. Ama insanlarımız da bunu bugüne kadar hep yutmuş.

Bu bir.

İkincisi;

Politik kariyer isteyen herkes önce Kürtlere, HDP'ye bir selam çakıyor. Eline ilk yetki aldığında Kürtleri yok sayan, siyasi özgürlüklerini elinden almaya çalışan, dilini, kültürünü baskılayan bir zihniyeti ön planda tutan bir anlayışa dönüşüyor.

Bunu da insanlar yiyor, yutuyor.

Tadım kaçıyor, nevrim dönüyor, tansiyonum fırlıyor, kafamın tası atıyor, ateşim çıkıyor, yüreğim daralıyor, sinirlerim zıplıyor.

Ama ne çare elden bir şey gelmiyor.

Yemeye, yutmaya devam etsinler…

Ama yine de diyorum ki her bulutun arkasında bir güneş vardır.

&

Türkiye nasıl düzelir.

İnsanlar; önce kendini, sonra haddini sonra da ne istediğini bilse, hiç sorunumuz olmaz.

İşte o zaman Türkiye düzelir.

                                 &

Sıra haftanın öğüdünde;

Kirveme öğütler;

Kirvem bence;

Kürt sorunu çözülmeden demokrasi olmaz. Ve inanın ki Demokrasi olmadan da Kürt sorunu çözülemez.

&

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde onarılsın/yapılsın.