Yaşamın gerçek anlamını kavramak isteyenlere “hamallık yap, anlarsın,” denir. Hamal aslında hayatın yüklerini taşımakla özdeşleşmiştir. “Hamal olarak hayata başlamıştım ama en büyük hamallık, elde ettiğim ya da edemediklerimin yükünü beynimde taşımamdı,” der Hamal romanının kahramanı da.

Kenger isimli yapıtıyla edebiyata roman yazarı olarak giriş yapan, sonrasında edebi üretkenliğini sürekli diri tutan ve sırasıyla Yalnız Mor, Roza’nın Gözleri, Sanrı ve Gerçek Bermal, Mülteci, Sandıktaki Babam romanlarını yazan Kemal Siyahhan’ın Hamal isimli romanı yeni baskısıyla Öteki Yayınevi etiketiyle çıktı.

Hamal, Yıllar önce Eminönü, Sultanhamam’da sırtında yük taşıyarak yaşam kavgasına atılan ve işadamlığına kadar yükselen, kendi alanında zirveye ulaştıktan sonra hayatın sürprizleriyle yeniden dibe vuran ve yine kahramanın deyimiyle “Sultanhamam fakültesi”ne sığınan bir adamın karmaşık öyküsü. Hamallık yıllarında yaptığı sonu hüsranla biten zoraki evlilikle yaşamı cehenneme dönen, zengin de olsa yaşamı boyunca ‘mecburi hamallıktan’ kurtulamayan Muharrem Beyin öyküsü. Kendi varlığını sevmediği karısının ve biri yatalak üç kızının uğruna eriten bir adamın öyküsü. Sonra bu adamın Rusya’ya taşan, orada Rus kızı Polina ile kesişen yaşamı. Altmış yaşlarında bir adam ve kızı yaşında genç bir sevgili. Her yönüyle birbirinden uzak bu iki insanın yakınlaşması, sonra farklı inançların ve kültürlerin açtığı derin yaralar.

Romanın başında yıllar sonra karşılaştığı çocukluk arkadaşı emekli gazeteci Sadi’yle yaşamı sorgulayan sohbetlere girişen Muharrem Bey, aslında sığınacak bir liman arayışındadır. Evliliği fiilen yıllar önce bitmiştir. Üç kızının hatırına katlandığı eşiyle kavgalıdır. En büyük kızı Cennet felçlidir. Yatalaktır. Gözleriyle de olsa yalnızca Cennet’e içini dökmektedir. Hamallık yaparak tekstil alanında zirveye ulaşan, zengin bir işadamı olan Muharrem Bey altmışına geldiğinde zengin ama mutsuz bir adamdır. Paradan başka bir şey düşünmeyen karısına devretmiştir malını mülkünü. Ömrü boyunca yaptığı hamallık boşa mıdır? Hayat neyin hamallığıdır? Bunları sorgulamaktadır günlerce.

Roman Sadi’nin “Çıktığın merdivenleri, tırmandığın dağları, aştığın zorlukları, kendi çıtana göre ulaştığın zirveni anlat!” sözleri doğrultusunda biçimleniyor. Okuyucu Muharrem Beyin öyküsüne daldıkça oradaki, aile kavgalarına, dargınlıklara, bencilliklere, duygu kırılmalarına, çıkara dayalı, ikiyüzlü evliliklere, takınılan maskelere, sahte rollere içi incinerek tanıklık edecek. Öyle ki, bir yerde artık nefes alamayacak duruma gelecek ve ilişkilerin bencilliği yüzünden tahammül sınırlarını zorlayacak. Aslında okurdan önce roman kahramanı Muharrem bey isyan bayrağını çekiyor ve ailesinin dışında yeni arayışlara başlıyor. Arkadaşı Sadi ile Hollanda-Amstardam ve Rusya-Saint Petersburg’a yapılan yurtdışı gezilerine çıkıyor. Buralarda aslında bir duygu arayışındadır onunki; yokluğunu çektiği sevgiyi, şefkati arama, başkalarına sığınma arayışıdır bu. Petersburg’da yolu Polina’yla kesişen Muharrem Bey, kıza aşık olacak ve karısından boşandıktan sonra onunla evlenecektir. Bu bir bakıma gecikmiş, ertelenmiş duyguların ani dışa vurumudur. İkinci bir bahar düşleyen kahramanımız çok geçmeden hüsranla karşılaşacak, kara kışın ayazında savrulacaktır. Böylece, Muharrem beyin “Yeni hayatın eski hayatla kavgası” olarak tanımladığı bir çıkmazın içine girişine de tanıklık edecektir okuyucu. Sonunda çırılçıplak bir gerçeği iliklerine kadar yaşayacak olan kahramanımız; “Hayat sonsuzluğa uzanan kısacık bir süreç, hayat yaşanası bir gülümseyiş, hayat yastığa başını koyduğunda gerçeği fısıldayan bir rüya…” gerçeği ile yüzleşecektir.

Zirveden dibe vuran insanların, en dipte bile umut kırıntılarıyla beslenmesinin, coşmasının, insanın insana sarılışının, dostluğun ölümsüzlüğünün çığlığıdır Hamal. Hayat aslında insanın kendi duygularının hamallığıdır. Kendini bir yerden başka bir yere taşıma hamallığı...

Hamal; incelikle işlenmiş karakterleri, zengin detayları, hayatın içinde öyküleriyle ve sade diliyle okuru sıcaklığına bir çırpıda çekecek renkli bir roman. Kemal Siyahhan’ın önceki romanlarını okuyan okuyucunun satır aralarında aynı evrensel tatları yakalayabileceği, onun dünyasına, evrenine rahatlıkla konuk olabileceği bir anlatı. Karakterler sağlam, mekan ve zaman öykünün gelişimine göre biçimlenen, detaylanan, kurgulanan bir bütünlük içinde. Okurken yazarın iç dünyasına, onun duygularına, samimiyetine, anlatımındaki sıcaklığa kolayca konuk olabilir, dost sohbetine katılabilirsiniz.

Hamal romanında Kemal Siyahhan, hayatın gerçek penceresini aralıyor. İnce ve dokunaklı anlatımıyla insanı ve onun ilişkilerini, duygularını, içsel yolculuklarını sorguluyor.

Derinliği ve arka planı olan sağlam bir eser Hamal.

Herkes biraz da kendini sorgulayacak okuyunca, ‘Ben neyin hamallığını yapıyorum?’ diye. Ya da şöyle soracak: Hayat netin hamallığıdır?