Geçen haftaki yazımın başlığı ‘HDP, CHP’ye İltihak Etsin’ şeklindeydi ve yazının içeriğini de buna göre kurgulamış, önerimi tartışmaya açmak istemiştim. Yazıyı okuyan dostlarımdan bazıları beni arayarak fikren bir kısmına katılamayacaklarını, bir kısmı ise tebrik etmişti. Tebrik etme, ortaya konulan cesaret ve siyasal gerçeklere değinmemiz olarak gerekçelendirilmişti. Eleştiren ve destekleyen bütün dostlara evvela teşekkür etmek istiyoruz. Ancak bu noktada kalacak değiliz ve tartışmaya, konuyu derinleştirmeye devam etmek istiyoruz.

Bilindiği üzere her ne kadar bir yönüyle sosyal sıkıntılara yol açsa da siyasetin azami hedefi toplumun huzurunu sağlamak ve refahını yükseltmektir. İşte bu noktadan bakıldığı zaman, Türkiye’nin sosyal sıkıntıları olduğu ve toplumun refahının giderek düştüğü söylenebilir. Tabi durum sadece ülkedeki politik uygulamalara bağlanamaz, ancak bir gerçeklik payı da vardır; esasen dünya genelinde politik çıkmazlar ve ekonomik sıkıntılar yaşanmakta, yaşatılmaktadır.

Devletler, “sosyal devlet olma”, “hukuk devleti olma” gibi özelliklerle mesafe katettikleri sürece daha çok halkı tarafından destek görürler. Bu da iktidarı ve muhalefeti ile ülkede siyaset yapan kurumların pozitif tutum almalarıyla olanaklı olmaktadır. Bir devlet ne kadar sosyal olursa farklı unsurlarını bir arada tutar ve bir ülke ne kadar hukuka bağlı olursa adaleti sağlar ki iç bütünlük açısından bu önemli bir güvence sağlar.

Son zamanlarda CHP önderliğinde Millet İttifakı’nın “HDP’yi hoş görerek” içine çekmeye çalışması ve diğer bileşenler olan İYİ Parti ve Saadet Partisinin bir dereceye kadar buna teamül etmesi anlaşılırdır. Ancak ne kadar sağırlar korosunu oluştururlarsa oluştursunlar, HDP’den beklenen ve son günlerde “Terör Örgütü PKK ile arana mesafe koy”  şeklinde gür sesle istenen talebin yerine getirilmemesi nedeniyle ittifakı oluşturan bileşenler arasında sıkıntıların olduğu bir gerçektir. Bu sıkıntıları ve talepleri sesli ve altını çizerek ortaya koyan İYİ Parti oldu.

CHP’nin “HDP’lileşmeye başladığını” dillendiren İYİ Parti yetkilileri böyle devam ederse ittifak ilkelerini gözden geçireceklerini kamuoyuna açıklamış oldular. Halbuki İstanbul Seçimleri sürecinde “Rakibime kaybettireyim” stratejisiyle hareket etmiş olan İYİ Parti de HDP’yi ve arkasındaki gücün ne olduğunu iyi biliyordu ve bu gerçeği görmezden gelmişti. Demokrasi Bloğu olarak niteledikleri potansiyel güç bugün İYİ Parti’nin aktörleri tarafından açıklanan “Beka Kaygıları” gerekçeleri ile sallanmaya başladı galiba. Çatırdasa ve sonrasında çözülüp dağılırsa bazı çevrelere göre kaybeden Türk Tipi sosyal demokrasi olacaktır. Saadet Partisinin “Beka Kaygıları” ve “CHP’nin HDP’lileşmesi” argümanlarına karşı tutumu ne olacaktır, bu merak konusu.

Fakat asıl mesele tam da işler yolunda giderken CHP açısından nasıl bir çözüm bulunacak, durumudur. Cumhuriyeti kuran ve Türkiye’de sosyal demokrasinin tek kalesi olarak kendini gösteren CHP, HDP’yi iltihak konusunda ikna edebilecek mi? HDP de PKK’ye, Türkiye’de sosyal barış ve toplumsal huzur açısından silah bıraktırabilecek mi veya en azında ona Türkiye cephesini kapattırabilecek mi?

Aslında 31 Mart seçimleri öncesi Kandil Kurmayları tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa, onların da ülkede sosyal demokrasinin güçlenmesine ve seçimlerden zaferle çıkmasına umut bağladıkları görülecektir. Sosyal demokrasinin gelişmesi ve iktidara doğru yol alması için şiddet ve silahların terk edilmesi gerekmektedir; ancak gelinen süreçte PKK cenahından bu konuda her hangi bir emarenin belirdiği söylenemez. Hal böyle olunca CHP’nin işi çok zor olacaktır. Elbette CHP, kamuoyundan gizli bir şekilde HDP üzerinden bu anlamda eleştiri, öneri ve taleplerini iletmeyi deneyebilir. Sonuç alınır mı, çok zor!

Ancak taş kuşa değil de, kuş taşa çarparsa misali HDP, CHP’ye iltihak etme cesaretini ortaya koyabilirse siyaset alanında bir dizi rahatlanma olabilecek. Kürt seçmeninin, gelinen noktada bütünleşmeyi tercih ettiği gözlenmektedir. Bir kısım Kürdün siyasi hayalinde “Bağımsız Kürdistan” olabilir ama siyasetin reel koşullarında bunun olanaksız olduğunu onlar da biliyorlar. Nitekim son genel seçimlerde Kürt seçmeni HDP’ye oy vererek yüzde 13 ile meclise gönderdi ve dedi ki “Kardeşim git bu işi mecliste barış ve siyasetle çöz” ama bunu okuyamayanlar verilen desteğin “Hendek ve Tüneller Kazımaya Destek” olduğuna yordular ki sonuç hezimet oldu. Yani mesaj o zaman farklı okundu ve buna göre siyasi fiyaskoyu getirecek bir strateji izlendi. Son yerel seçimlerde de Kürt seçmeni Millet İttifakının adaylarına oy vererek tercihini bütünleşmekten yana kullanmıştır. Bunu anlamı silahın bırakılması ve şiddetin iflasıdır. Şimdi bu mesaj okunmazsa, bu tarihi fırsat da başka bir “hendeğe” gömülecektir.

Saygıyla…