Diyarbakır, geçmişine pek çok acılar sığdırmış bir kent. Örnekleri çok. Ne anlatmakla ne de yazmakla bitmez.

Ama ben yine de birkaç örnek vereyim.

2015’teki hendek olayları döneminde Silvan’a göreve gitmiştim. Kentin üç mahallesinde çatışma sesleri geliyor. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle gazeteciler ve güvenlik görevlilerini dışında ortalıkta kimse yok.

Yasak olmasına rağmen o üç mahalledeki yakınlarından haber almak isteyenler ve çatışma nedeniyle evlerini merak edenler yanımıza geliyor.

“Yazık ki ne yazık… Kent yerle bir oldu. Evimiz, canlarımız gitti. Ama bu olayı fırsata çevirenler var. Evimizden çıkmak zorunda kaldık. Kalacak yer ararken 300 TL olan kiralar 700-800 TL yükseldi…”

Bu sözler, çatışma nedeniyle evinden olan bir vatandaşa ait.

Başka söze gerek yok.

Aynı yaklaşımı pandemi sürecinde yaşadık.

Kolonya, makarna fiyatları tavan yaptı, karaborsaya düşen ürünler oldu.

Şimdi de ev fiyatları iki misli arttı neredeyse.

Oysa bu kent yeri geldi mi dayanışma ve dayanışma ağlarıyla da halkına sahip çıkmış bir kent.

Şimdi de pandemiyi gerekçe gösterip açık alanda düğün dernek yapan rantçılar devreye çıktı.

Nasıl mı?

Sosyal mesafe ve kapalı alanda virüsün daha çabuk bulaşabileceğini gerekçe gösteren kimi işletmeler, ruhsatı olmadığı halde organizasyonlar üslenmeye başladı.

Kim bunlar peki?

Türkiye’de örgütlü olan Düğün Saloncuları ve Organizasyoncular İşveren Sendikası (DÜSOİŞ) Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Alyans Düğün Salonu Sahibi olan Murat Kaçar anlatıyor:

“Bizler 1 Temmuz sonrası işlerin düzeleceğini beklerken ortaya rantçılar çıktı. Kimi restoranlar, kafeler, çay bahçeleri, otoparklar, hatta kimi bina site yöneticileri bile açık alanda düğün organizasyonları yapmaya başladılar.”

Evet, yanlış duymadınız; Rantçılar arasında kimi otoparklar ve meskun siteler bile var…

Allah gözünüzü doyursun ne diyelim…

Saygılarımla.