1990’lı yıllarda PKK adına kırsal alanlarda “komutanlık” düzeyinde yaptığı eylemlerle Türkiye’de kamuoyunun yakından tanımasına neden olan Şemdin Sakık, “Kuzey Irak”ta1998’de yakalanarak Türkiye’ye getirilmiş ve Diyarbakır Cezaevi’ne konulmuştu. O tarihten bugüne kadar PKK’ya inanan Kürtlere adeta ŞemdinSakık “unutturularak” ikinci bir ceza verilmişti. Dışlanmaya varacak kadar tarihe gömülen ve yattığı cezaevinin dört duvarı arasında ailesinin bile dışladığı ŞemdinSakık ile, Kürt Politikacı ve entelektüeli Avukat İbrahim Güçlü bir görüşme yaptı. Herkesçe unutturulmak istenen bu adamı Avukat Güçlü unutmadı ve onunla yaptığı görüşmeyi sosyal medya hesabında duyurmuştu.

Dikkatimizi de çeken bu konu için Avukat İbrahim Güçlü ile temasa geçtim. Sağolasın İbrahim Bey, bizi kırmadı ve konu ile ilgili olarak talebimiz ve ricamız üzerine bir açıklama iletti.

İsterseniz önce Sayın Güçlü’nun konuyla ilgili sosyal medya hesabında yaptığı anonsu hatırlayalım:

“Milli, insani, sosyal vicdanım beni zorladığı için; Şemdin SAKIK üzerindeki PKK ambargosunu, şiddetini, saldırısını protesto etmek ve karşı çıkmak için; PKK baskısı, ayrıca siyasi ve ekonomik çıkarlar gereği ailesinin yarattığı ambargoya karşı çıkmak için; Şemdin SAKIK’ın PKK ile irtibatının kesin kesilmiş olduğunu bildiğim için; Şemdin SAKIK’ın yazdıklarının bilincinde olduğum için; Şemdin SAKIK’ın da PKK aparatının bir kurbanı olduğunu bildiğimden dolayı, Şemdin SAKIK’la görüştüm.”

Bu görüşme elbette önemlidir ve Sayın Güçlü benzerine az rastlanan bir hukukçuluk olayını gerçekleştirmiştir bize göre.

Bunlar yaşandıktan sonra kamuoyu daha önce ŞemdinSakık’ın ağzından olduğu iddia edilen basında şöyle bilgilere tanıklık etmişti:

Sakık’ın yakalanmasıyla ilgili kendi ağzından o zaman şu şekilde açıklamalar yapılmıştı:

Şemdin Sakık, hapishanede görüştüğü arkadaşlarına kendisini Kuzey Irak’taki Duhok kenti yakınlarında 13 Nisan 1998 tarihinde başına silah dayayarak yakalayan kişinin ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu söylediği öne sürüldü.

Güçlü’nün, Şemdin İzlenimleri

Hukukçu Güçlü, 15 Ocak 2022’de ŞemdinSakık ile gerçekleştirdiği görüşmede, onunla ilgili izlenimlerini şöyle iletti:

Kürdistan Gençleri, PKK, Kürdistan Bağımsızlığı ve Kürtlerin milli haklarını kazanmak için mücadele eden bir örgüt olduğunu zan ederek katıldılar. Sonra katledildiler Onun için o gençlerin hepsini PKK’nın kurbanları, Kürt milletinin kayıpları olarak değerlendiriyorum.

Şemdin SAKIK da bu saikle PKK’ya katılanlardan biridir. O da PKK’nın yaşayan kurbanlarından biridir. Kişisel sorumluluğunu yerine getirme bilincinde olduğunu, yazdıkları gösteriyor. Yaşadıklarıyla da ödüyor.

Eğer biz PKK aparatının sorumluluğu ile kişisel sorumlulukları birbirinden ayırt etmezsek büyük yanlışlar yaparız. O zaman bundan yine Sömürgeci Devlet ve aparatı PKK kazanacaktır.

Biz büyük Kürdistan davasının emekçileriyiz. Büyük davanın sahipleri gibi davranmalıyız. Ölümsüz Milli Efsanevi Milli Lider Mele Mustafa Barzani’nin değdi gibi, “düşman, sömürgeci devletler iyi Kürtleri öldürüyor. Biz de kötü Kürtlerimizi birçok biçimde öldürürsek” o zaman düşmana hizmet etmiş oluruz. Bizim özelimizde de Sömürgeci Türk Devleti ve onun aparatı PKK’ya hizmet etmiş oluruz.

Şemdin Sakık’ın morali ve sağlığı yerindeydi.

Şemdin Sakık, “yakalandıktan sonra PKK’nın KDP ve Kürdistan Başkanı hakkından yaptığı propaganda gerçekleri yansıtmıyor. Onlar bana ihanet etmediler.

“Ben PKK’dan dolayı pişmanım. Kürtlüğümden gurur duyuyorum. Kürt milletinin milli haklarına sahip çıkıyorum” dedi

Hatırladığımız kadarıyla 1998 yılı ve sonrasında ‘Sanki KDP, Sakık Kardeşleri derdest ederek Türkiye teslim etmişti ve yukarıda verilen açıklamada Şemdin Sakık bu iddiayı sanki ima ediyor.

Bu konuda Ocakmedya adına Hüsamettin Turan’ın sorusuna İbrahim Güçlü şöyle cevap veriyor:

Şemdin Sakık’ın söylediklerine atfen;

PKK, KDP ve Kürdistan Başkanı Sayın Mesut Barzani tarafından ihanete uğradığımı propaganda yaptı. Bu doğru değildir. KDP ve Mesut Barzani’nin bana herhangi bir ihaneti olmadı. Sayın Mesut Barzani’ye de mektup yazacağım. Ulaştırabilir misiniz? Ben de bu konuda elimden geleni yaparım” dedim.”

Böylece Şemdin Sakık’a dayanarak KDP ve Lideri Sayın Mesut Barzani’nin “töhmet altında bırakma istenmesi” yaklaşımı çöpe gitmiş oldu.

Türkiye’de Hukuk Tarihi’ne geçebilecek olan bir olayın altına imza atmıştır Sayın Güçlü, Şemdin Sakık ile cezaevinde yaptığı görüşme ile. Hukuki olarak bir kişi yaptığı suçlardan dolayı ceza alabilir, kanunlar kapsamında. Kişi bunun içine sindirebilir ama bize göre en büyük ceza kişinin başta ailesine ve “Özgürlüğü için mücadele ettiği halkı tarafından unutturulmak istenmesi” bu psikolojik açıdan en büyük cezadır. Böyle cezalar ancak ideolojiler tarafından verilebilir, nitekim Şemdin Sakık’a böyle bir ceza reva görülmüştür. Bununla kişinin ruhu teslim alınmak istenir, kişi hiçleştirilmeyle karşı karşıya kalır.

Bütün bunlar ŞemdinSakık, nam-i diğer “Parmaksız Zeki” ye uygulandı ama Güçlü’nün son cümlesi bütün bu uygulamaların boşa çıktığı yönünde:

“Sakık’ın Morali ve sağlığı yerindeydi”