İki milyonluk nüfusu ve bulunduğu coğrafya ile siyasi tarihe damga vurmuş köklü bir kenttir Diyarbakır.

Tahılın toprakla buluşup dünyaya yayıldığı, Hevsel Bahçeleri ve Surları ile aynı zamanda Dünya Mirası bir kenttir.

Geçmişte Ermenisi, Süryanisi, Kürdü ve Türkü ile yüzyıllarca yaşamış; Medlerden, Asurlara, Bizanslılardam Keldanilere, Perslerden Abbasilere, Emevilerden Urartulara kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir kenttir.

Ötesi kilisesi, camileri, medreseleri, han ve hamamları ile tarih ve inanç merkezidir.

Son zamanlarda defalarca yapılan sosyal deneylerle “mertlikte ve misafirperverlik”te hiçbir zaman gizli kameralı çekimlere rağmen “faso” vermemiştir.

En kötü zamanda bile paylaşmayı ve dayanışmayı bilmiş, yeri geldiğinde muhtaca sırtını dönmemiştir.

Sur’da doğmuş ve büyümüş, gençliği İstanbul’da geçirmiş biri olarak 5 yıl önce döndüğüm memleketteki yeni adresim; Sur’un bir adım ötesi Bağlar…

Üç aydır Sur’a benzeyen yapıları, daracık sokakları geziyor, zaman zaman işsizliğin adresi diye bilinen kahvelerdeki gündeme tanık oluyorum…

Ne hikayeler var burada…

Son zamanlarda dizilerin sağ alt köşelerine yazılan “Bu Bir Gerçek Hikayedir” sözüne on çekecek türden üstelik…

Ekonomik krizin “pikin pikini” yaptığı bir yer burası.

2015’teki “hendek” ve “barikat” olaylarında ve Suriye savaşından kaçanların yerleştiği Diyarbakır’ın merkez ilçesi Bağlar’da 430 bin kişi yaşıyor.

Bu rakam Türkiye’deki 36 vilayetin nüfusundan da büyük.

Gençler işsiz, birçoğu uyuşturucunun esiri olmuş, hırsızlık artmış; geleceğe kaygı artmış burada.

Esnafa son darbeyi pandemi vurmuş. Günü siftahla kapatanlar bile var.

Bizim mahallenin kahvecisi, cebinde borç listesi ile geziyor.

İçilen çaylar bile borç yazılır olmuş durumda.

Zaman zaman sohbetlerine dahil oluyorum.

-Geçim artık çok zorlaştı. Liranın değeri kalmadı. 50 TL’ye pazar alışverişimizi fazlasıyla yaparken, bugün 3-5 kilo meyve ve sebzeye yetmiyor artık.

-Oğlum ve kızım üniversiteyi bitirdi; oğlum hamallık yapıyor, kızım evde oturuyor.

-Sabahları çöplerden katı atık malzemeleri topluyorum, öğleden sonra da hamallık; o da iş olursa…

Uzatmak mümkün…

Bu insanlar birbirleri ile dertleşirken kahveci Hasan’a, “çayları benim hesaba yaz” diyecek kadar da mertler birbirlerine karşı…

Bir de bu memlekette “75’e takılanların” gündemi var…

“Kodaman” adamların, kenti ve birbirlerini çekiştirdikleri öteki bir Diyarbakır burası…

Her birine sorsan “Hikayem Sur’dan başlıyor” der.

Geldikleri yeri, geçmişini çabuk unutanlar ne yazık ki!

Mesleğin icabından onların mekanlarına gidiyoruz…

Gündemler o kadar zıt ki…

Arsa/konut fiyatları, ihaleler, arabalarının özellikleri ve birbirini çekiştirmeler…

İki Diyarbakır var bu kentte.

Tıpkı tren rayı çevresine ihata duvarı çekerek kenti ikiye bölmeyi planlayan Demir Yolları gibi…

Saygılarımla