Uzun süreden bu yana bir erken seçim tartışması yaşanıyor. Buna mukabil peş peşe açıklanan anket sonuçlarıyla birlikte siyaset sahnesinde başlayan kıvılcımlar kısa sürede alev almaya ve ortalığı yangın yerine çevirmeye yetiyor. Her geçen gün büyüyen bu yangın, küçülme yerine üzerine dökülen benzinle daha da harlanarak yayılıyor. Çünkü ortada 18 yıllık iktidarı kaybetme korkusu bulunuyor. Dolayısıyla atılan her adım, yapılan her hamle iktidarı korumaya yönelik gidiyor.

Aslında bugün yaşananların farklı bir versiyonunu, 2015 Haziran'daki seçimde gördük. Ekonomideki kötü gidişat, artan işsizlik, iç ve dış politikada yaşanan belirsizlikler, eğitimde yaşanan sıkıntılar, devletin ve ülkenin tüm imkanlarının kendi taraftarına sınırsızca sunulması ve özelleştirmeler sonucunda her geçen gün yoksullaşan Türkiye halkları, bu seçimde iktidarı cezalandırdı. Ancak iktidar bir hamle yaparak, bir nevi seçimi iptal etti ve yenilenen seçimlerde de iktidarını korumasını bildi.

Fakat Recep Tayyip Erdoğan bununla da yetinmeyerek başkanlık sistemini istedi. Hedefe ulaşmak için de MHP’nin desteğini aldı. AK Parti’de, MHP’den koparak parti kuran Meral Akşener’in önünü kesmek için İYİ Parti’yi seçime sokmama hamlesi attı. Ancak bu hamle CHP'den, İYİ Parti'ye 15 milletvekili transfer edilerek boşa çıkarıldı. O gün AK Parti ve MHP arasında karşılıklı çıkara dayalı ve iktidar nimetlerini bölüşmeye yönelik başlayan birliktelik, bugün artık zorunluluk haline geldi.

Öyle veya böyle AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan, başkanlık sisteminin bir benzeri olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni Nisan 2017 referandumu ve 10 Temmuz 2018 tarihi itibariyle devreye soktu. Doğal olarak bu sisteme geçişle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri kısıtlandı, Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artırılarak yürütme organının başı oldu. Değişen sistemle de Meclis’ten çıkarılan yasalar azaldı, kararnamelerin sayısı arttı.

Bugün neredeyse hiçbir alanda iyi gitmeyen işler, koronavirüs salgını ile birlikte tamamen çıkmaza girdi. Yıllarca baskılanan ekonomi veriler, artık gizlenemez baskılanamaz bir hal aldı. Döviz kurlarında ve altında yaşanan artışlar dış güçlere bağlanamayacak duruma geldi. Tüm bunlara bir de birbirini takip eden anket sonuçlarının da AK Parti ve MHP’nin oylarının iktidarda kalmaya yetmediği ortaya çıkınca, ortaklar çıkış yolu aramaya başladı.

Bilindiği üzere AK Parti’den Gelecek ve DEVA partileri, MHP’den ise İYİ Parti çıkmıştı. İktidar sürekli olarak bölünen parçalanan oylarını toparlamayı beceremeyince, bu partilerle yapılabilecek ortaklıklara gözüne çevirdi. İlk hedefleri de İYİ Parti. İYİ Parti’nin katılımı ile ‘Cumhur İttifakı’nın kurtulacağını düşünüyorlar. Bu olmaz ise çıkınlarında bulunan diğer alternatiflere yönelecekler.

İttifak ortaklarının çağrısı da bunun gösteriyor. İlk hamle yapıldı. MHP kendilerinden koparak parti kuran ve yapılan anketlerde de oylarının neredeyse iki katına ulaştığını gördükleri Meral Akşener ve İYİ Partililere durup dururken ‘eve dönün’ çağrısını çok sevdiklerinden yapmadılar. Hem iktidarlarını korumak, hem de İYİ Parti’yi gözlerinin önünde tutarak, en büyük siyasi rakiplerini içlerinde eritmek istiyorlar.

Nitekim MHP’nin bu çağrısına Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci hamlesi geldi. Erdoğan’da ‘Bahçeli'nin daveti benim yadırgadığım bir davet değildir. O da olabilecek, en makul çizgide bir davettir. Temenni ederim ki birlik beraberliğin tesisine yönelik inşallah bir adım olabilir. Çünkü dağınıklıkta bir şey yok. Hele hele HDP'yle, terör örgütleriyle el ele olmak milli ve yerli olarak düşündüğümüz İYİ Parti'ye hiç uygun da düşmeyebilir’ diyerek, aslında bu çağrının ve hamlelerinin ortaklar tarafından konuşulduğu ve tüm detaylarının hesaplandığını gösteriyor.

Şimdi gözler İYİ Parti ve onun Genel Başkanı Meral Akşener’de… Herkes Akşener'in atacağı adamları bekliyor. Akşener, MHP ile aynı yolda yürür mü, ya da minnet borcu olduğu CHP’yi amiyane tabirle satar mı, hep birlikte göreceğiz. Ama benim şahsi kanaatim eğer ki, AK Parti ile İYİ Parti'nin oyları iktidar olmaya yetseydi, Erdoğan, Bahçeli ile hemen yollarını ayırıp Akşener’le yola devam etmek isterdi. Ancak yapılan bu çağrılar da gösteriyor ki, ancak 3 partinin birleşmesiyle iktidar devam edebiliyor.

Bu arada önceki yazımda CHP’de, öncelikle ‘hizipçiliği’ bitmesi gerektiğini yazmıştım. Muharrem İnce ile CHP arasında yaşananlar, CHP içindeki ‘hizipçiliğin’ne kadar büyük bir sorun olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu olup bitenler iktidarın istediği bir göz, Allah verdi iki göz misali.

Sevgiyle kalın.