Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgını, tüm toplumu eve hapsetti adeta.

En etkili tedbir olan sokağa çıkma yasakları, toplum yaşam şeklini de değiştirdi.

Değişen yaşamlarla birlikte ortaklaşma, dayanışma, sevgi ve merhamet duygusu da gelişti.

İzole yaşamda yetenekler de ortaya çıktı.

Bir defa erkekler ev kadınlarına daha çok yardımcı olmaya başladı.

Bulaşık yıkayanlar, yemek yapanlar, pasta kek fırına atanlar…

Nice kodaman adamlardan duyuyorum; hayatında ilk kez vileda sapını eline alıp temizlik yapanlar bile var!

Evde iş yaşamına devam edenler iyi bilir.

Kendimden örnek vereyim.

Mesleğimiz icabı, hele hele sokağa çıkma yasağının uygulandığı bugünlerde haber yazarken, demeç alacağımız kelli-felli adamlardan görüş alırken, arka fondan tabak, çanak ve su sesini duymak mümkün.

Ev kadınlarının 2020’ye girerken hayal dahi edemeyeceği şeyler yaşanıyor koronalı günlerde.

“Eve kaçta geleceksin, yemeğe geç kalma, misafirlere ayıp olmasın” gibi sözleri bir kağıt parçası gibi buruşturup çöpe attı koronavirüs.

Tüm evli erkekler evde çocuğunun yanında, eşinin dizinin dibinde.

“Oğlum geç kalma” diyen anne ve babalar da yok artık.

Kötü mü peki?

Elbette hayır.

Yukarıda da değindiğim gibi ortaklaşma ve daha çok kaynaşma ruhu evden daha çok gelişmeye başladı.

Oturduğu binada tanımadığı komşusuyla camdan selamlaşmalar gelişti.

Koronavirüs, bu anlamda Diyarbakır’ı belki 30 yıl öncesine götürdü.

Dayanışmalar yeniden arttı mesela bu kentte.

Ramazan ayı gelmeden evlere gıda yardım kolileri gitmeye başladı.

Fitresini, zekatını yoksul olan yakınına, ihtiyacı olmayan dostuna, işçisine sunmaya başladı.

Bunlar çok güzel hareketler.

Tüm bu güzelliklerin yaşanması için koronavirüsü beklememiz mi gerekirdi?

Elbette hayır.

Koronavirüs bir an evvel defolup gitsin ama geriye bıraktığı güzellikler ebedi kalsın.

Sağlıklı günler dileğiyle, saygılarımla.