Türkiye’nin iklimi değişti.

Son birkaç yıldır yazlar inanılmaz sıcak ve kurak geçmeye başladı.

Yağış miktarının azlığı, özellikle de pandemi sürecinde kendini iyice hissettirdi.

2020’nin yaz aylarını hatırlayalım.

Tatilin de etkisiyle çoluğunu çocuğunu alan herkes köyüne, doğaya sığınmış; domates, biber ekmeye başlamıştı.

Hastalığın amansızlığı, ölümler karşısında yaşanan çaresizliği, cenazelere ve taziyelere bile gidememe, kimsenin ebedi olmadığını, malın mülkün yine bu cihanda kalacağını hatırlatmıştı.

 Belki de doğa, kendisine yapılan zulmün intikamını alıyordu.

Orayı bilemiyoruz.

O günden bugüne pandemi hala devam ediyor.

İklim bu kez tersine dönüyor.

Bu kış, Diyarbakır dahil tüm kentlerde yağış rekoru kırıldı.

Kar kalınlığı kırsalda 2 metreyi aştı.

Hava sıcaklığı -20’ye kadar düştü.

Bunlar yetmezmiş gibi yüzde 50-80 arasında zamlanan elektrik ve doğalgaz kesintileri bu işin tuzun biberi oldu.

Isınma ihtiyacının yanı sıra istihdamın olmazsa olmazı enerjinin son üç gündür kesik olması, her kentin tüten bacası olarak bilinen Organize Sanayi Bölgeleri’nde kepenk kapatmış durumda.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Diyarbakır’daki fabrikalar da, İran’ın “arıza” nedeniyle aldığı kesinti kararı nedeniyle üretim yapamıyor.

Alınan merkezi karara sanayicilerin isyanı da kâr etmedi!

Alternatif enerjinin önemini bir kez daha açığa çıkaran bu durum, umarım yaşanan çaresizliğe karşı alternatif arayışları da gündeme getirecektir.

Saygılarımla