Ana muhalefet partisinin lideri olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sayın Erdoğan’a seçimde rakip olması çok doğal, bir o kadar gerekli, mantıklı ve haktır. İrili-ufaklı bütün muhalif siyasi partilerin liderleri madem güçlendirilmiş parlamenter sistem için anlaşmış -ki bu onlar adına stratejik bir ittifaktır, bu noktada Sayın Kılıçdaroğlu’nun başkanlık adaylığı için de pekala anlaşabilirler, anlaşmalıdırlar.

Son yapılan açıklamalara bakılırsa bu konuda bir mutabakat sağlanmış gibi. Gürsel Tekin’in basına verdiği demeçlerde CHP’nin adayının hazır olduğunu açıklamasının ardından herkes bu konuda Meral Akşener’in ne diyeceğini merakla bekliyordu. Sayın Akşener’den gelen açıklamayı ise, Kemal Bey’in adaylığının kabulü yönünde bir ipucu olarak değerlendirmek mümkündür. HDP’den bu konuda ise asla bir itiraz beklenmemektedir, Saadet Partisi’nden ise hiçbir itiraz beklenmez zaten.

Kemal Bey’in adaylığının gündeme gelmesinden sonra konu Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a da soruldu; gelen cevap biraz manidar oldu.  "Aday olacaksa bu partisi için de ülkemiz için de isabetli olur" dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Yaşanan bu gelişmeler üzerine muhalefet tarafı konuyla ilgili tekrar sessizliğe gömüldü. CHP’den yansıyan eğilim adayın şu durumda açıklanmaması yönünde. Adayın seçime kadar olan süreçte yıpratılacağı kaygısı hakim.

Çok yanlış bir kaygı ve gereksiz. CHP bu konuda kaygı üretiyor ama politika üretmiyor, deyim yerindeyse işin kolayına kaçıyor adayı gizleyerek. CHP bu durumu seçmen eğiliminin ve talebinin önüne çıkarıyor ve bu konuda seçmeni kahrediyor. Ayrıca adaya da haksızlıktır geliştirilen bu yapay kaygı. Seçim bir cesaret işi ve iktidara meydan okumadır, bu bütün ülkelerde böyledir. Adayın ismi seçimin yapılacağı son ana bırakılmaz. 90. dakikada maça girecek olan oyuncunun takımına ne faydası olur?

22 Mayıs 2010 tarihinde Kemal Kılıçdaroğlu, CHP 33. Olağan Kurul’unda 1197 delegenin oy kullandığı seçimde 1189 oy alarak partinin yeni genel başkan oldu. O tarihten bu yana 10 yıldır muhalefet yapa Kemal Bey, tabiri caizse siyasette pişmiştir. Siyasetin inceliklerini yaşamış, bu anlamda deneyimler kazanmış bir lider olarak ülkenin başkanı olabilecek potansiyele sahip olmuştur. Siyaseten yaptığı hamleler netice almaya başlamıştır. Son yapılan yerel seçimler buna örnek olarak gösterilebilir.

Bir siyasi anlayış lideriyle beraber kitlelere mal olur ve sandıktan çıkarsa zafer elde etmiş sayılır. Eğer bir siyasi anlayışın kitlesi başka bir siyasi anlayışının liderinin arkasına sürüklenirse malzeme olur. İşte bundan ötürü Kemal Bey başkanlık için aday gösterilmelidir.

Buradan bakılırsa CHP liderini her yönüyle sahiplenmeli, ona destek olmalı, başkan olacağı psikolojisini yaşatmalıdır. 2023 seçimi Kemal Bey ve birçok siyasi lider için var olma-siyaseten çekilme seçimi de olabilir. Cumhur İttifakının galibiyetiyle sonuçlanırsa bu seçim, sonrasında başta Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener daha neler yapacak? O nedenle muhalefetin bu bilinçte olduğu ve buna göre hesap-kitap yaptığı anlaşılmaktadır. Ancak başkan adayının kim olacağı konusunda ikircikli tutumları sürmektedir, manzaraya bakılırsa.

Nasıl ki, Cumhur İttifakının adayı Sayın Erdoğan ise Millet İttifakı da adayını açıklamalı ve tercihini Kemal Bey’den yana ortaya koymalı. Yüzde 26’larda oy oranına sahip CHP’nin yüzde 10’un altındaki bir başka partinin genel başkanını aday olarak kabul etmesi siyasetin doğasına aykırı olduğu gibi CHP seçmenlerine de yapılacak olan bir haksızlık olacaktır.

CHP’nin adayını şimdiden Kemal Bey olarak açıklaması durumunda Sayın Muharrem İnce’nin olası ayrılmasının önüne de geçilmiş olacak. Çünkü Sayın İnce’nin bu konudaki tezi, Sayın Erdoğan’a rakip olacak aday CHP’li olmalı hatta genel başkan olmalıdır, şeklindedir. Şayet Millet İttifakı, adayını Kemal Bey olarak açıklarsa bir taşla iki kuş olur: Hem CHP’den olası kopmanın önüne geçilmiş olacak, hem de Muharrem İnce ve ekibini kazanmış olacaktır. Bu durumda Sayın İnce de mutlu olacak, çünkü tezi doğrulanmış olacaktır.

Seçmen de 2023 seçiminde Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun siyasi rekabetini yaşamak istiyor. Olası böyle bir rekabet Türk seçim tarihinde birçok açıdan ilginçliklere de sahne olabilir.

Siyasi cesaretinin zirvesini yaşayan Kemal Bey’in de Sayın Erdoğan’a rakip olmak istediğini öngörmekteyiz. Millet İttifakının bütün bileşenleri bu gerçeği görürse hemen yarın Kemal Bey’in adaylığını ilan edecek, diye düşünüyoruz. Aksi durumda bu işi çok ‘dondururlarsa’ siyaseten kaybedecekleri olacaktır. Muhalefet cephesi başkan adayını açıklamalı ve onu seçime hazırlamalıdır bizce.

Türkiye’nin kader seçimi adeta 2023 seçimi olacaktır. Seçimden Türkiye’nin güçlenerek çıkması ortak temennimizdir. Demokrasimizin o seçimle daha da gelişeceği yönde inancımız tamdır.