Kırılganlık yaşa bağlı olarak birden çok sistemde oluşan fizyolojik değişiklikler nedeniyle ortaya çıkan geriatrik sendromlardan biridir. Kırılgan yaşlıların düşme, engellilik, hastaneye yatış ve erken ölüm riskleri daha yüksektir. Yaşlı bireyin ağırlık kaybı, bitkinlik/halsizlik hissi, fiziksel aktivite, yürüme hızı ve el kavrama gücü değerlendirilerek, kırılganlık tespit edilir.

Beslenme kırılganlıkla yakından ilişkili bir faktördür. Kırılganlığın tanı kriterleri arasında yer alan istemsiz ağırlık kaybı, düşük kas gücü, tükenmişlik duygusu, azalmış fiziksel aktivite ve yavaş yürüme hızı yetersiz beslenmeden etkilenir. Enerji ve proteinin yetersiz alınması ağırlık kaybı, yaşa bağlı kas fonksiyonlarında azalma, kas gücünde azalma ve tükenme duygusuna neden olabilir. Bununla birlikte kırılganlık da besin tüketimini ve beslenme durumunu olumsuz etkileyebilir.

Malnütrisyon ve kırılganlık aynı ifadeler değildir. Toplumda kırılgan yaşlı bireylerin yaklaşık olarak yarısı malnütrisyon riski altındayken, malnütrisyonlu yaşlıların yüzde 90’ı kırılgan veya kırılganlık açısından yüksek risk taşımaktadır . Yapılan çalışmalarda malnütrisyon, malnütrisyon riski veya düşük beden kütle indeksi (BKİ) kırılganlıkla yakından ilişkili bulunmuştur. Ağırlık kaybı kırılganlık tanısında bir kriter olmasına rağmen, normal veya artmış vücut ağırlığı yağsız vücut kütlesi/kemik kütlesi kaybını maskeleyebilmektedir. Şişmanlığında  kırılganlık açısından bir risk faktörü olabileceği düşünülmektedir. Aradaki ilişki tam olarak açıklanmamış olsa da yağ dokusunun neden olduğu iltihaplanmanın rol oynayabileceği belirtilmektedir.

Yaşlı bireylerde enerji alımının azalması, genellikle iştah kaybı veya fizyolojik anoreksiya nedeniyle görülmektedir. Yaşla birlikte tat ve koku duyusundaki azalma, gastrik boşalmanın yavaşlaması gibi fizyolojik değişikliklerin yanısıra  fiziksel ve mental bozukluklar, çiğneme ve yutma sorunları da enerji alımının azalmasına neden olabilmektedir. Ayrıca kronik hastalıklar, ilaç kullanımını da beraberinde getirmekte bu durum besin tüketimini olumsuz etkilemektedir.

Fiziksel ve mental bozukluklar yaşlı bireyin besine ulaşımı ve besin hazırlanmasına engel olabilmektedir. Protein türü, miktarı ve öğünlere dağılımının kırılganlığın önlenmesi açısından önemli olduğu anlaşılmaktadır. Kırılganlıkla ilgili faktörlerin belirlenmesi, önlenmesi ve tedavi planı için protokollerin geliştirilmesi hem klinik uygulama hem de ülke ekonomisi açısından oldukça önemlidir.

Korunma; tedaviden üstündür ilkesi esas alınarak gerek evde yaşayan gerek bakım evlerinde kalan yaşlı bireylerde beslenme durumunun düzeltilmesi ve iyileştirilmesi ile kırılganlık önlenebilir. Yaşlı bireylerde yeterli ve dengeli beslenme konusunda eğitimler verilmeli, bireylerin sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmaları amaçlanmalıdır.

Yaşlı bireye bakım veren kişilere de kapsamlı beslenme eğitimi verilmelidir. Özellikle yemeklerin hazırlanış, sunum şekli, öğün zamanı, sayısı ve yemek yenilen ortamın yaşlı bireyin besin tüketimini destekleyecek şekilde olmasına dikkat çekilmelidir. Gerekli olduğu durumlarda ağızdan alıma ilaveten ara öğünlerde ağızdan veya tüple sindirim sistemine beslenme ürünleri kullanılarak, beslenme durumunun desteklenmesi önerilmelidir.