Günaydın Türkiye.

Günaydın sevgili Okurlarım.

Biz ne yazarsak yazalım, suçlanmaktan, cezalandırılmaktan başka bir karşılık bulamıyoruz.

Yazsak ne oluyor ki…

Ülkede bunca sorun varken, Ülkede ağır bir yoksulluk, derin bir mutsuzluk varken, millet enflasyonun altında inlerken, bir başkası kalkıyor iktidarın ekmeğine hem de tereyağı sürüyor. Bunca yazdıklarımız bir anda uçup gidiyor.

Protesto amacıyla bugün siyaset yazmayacağım.

Bu haftayı; sinirlerim yatışsın diye ve de sizlerin yüzünü bir nebze olsun güldürmek için sizlere derlediğim fıkraları sunuyorum.

Hadi birlikte biraz olsun gülelim/düşünelim.

Kültür Bakanı

Resim sergisinin açılışına gelen kültür bakanı, önünde durduğu tablodaki adamı parmağı ile işaret ederek,

- Bunun yüzü çok kızarmış” demiş,

- Neden?”

Ressam,

Haklısınız, demiş dişlerini sıkarak,

- Bu önemli bakanlığın kimlere kaldığını gördüğü içindir, demiş.

Mezar Soyguncusu

  1. birinde bir mezar soyguncusu varmış. Cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmiş ki, mezar soyulmuş, bütün ziynet eşyaları çalınmış. Köylü bu mezar soyguncusunu bilirmiş bilmesine de bir türlü yakalayamazmış. Gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak;

- Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram yapacak. Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'Oh be öldü de kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş.

Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına;
- Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş.
Ve derken mezarcı ölmüş.

Bütün köylü bayramda… Birkaç gün sonra köyde gene bir cenaze… Ama köylünün içi rahat. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde oda ne!
Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin kıçına koca bir kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce;
- Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendide mezar soyardı ama hiç olmadık kazık çakmazdı. Demişler
Şimdiki siyasetçilere duyurulur!

BAKIŞ AÇISI

Ünlü sporcu, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp, kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip
oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı.

Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi imkânsızdı.
Kadının anlattığı öykü sporcuyu çok etkilemişti; hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona; "Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın" dedi.

Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, kulüpten bir görevli yanına gelerek,
- Otoparktaki görevli çocuklar, geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunuzu söylediler bana, dedi.

Sporcu, "evet" anlamında başını salladı.
Görevli,

- Size bir haberim var. O kadın bir sahtekârdır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Sizi fena halde kandırmış arkadaşım.
Ünlü sporcu,

- Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu? diye sordu
- Hayır yok! dedi görevli.
"İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber" dedi, sporcu.

Güllük Gülistanlık

Sakıp Sabancı'ya bir gün demişler ki:
- Ağa bu dünyada her şey güllük gülistanlık nereye baksak her tarafta senin şirketlerini ve fabrikalarını görüyoruz -MarSA, YünSa, LasSA, ToyotaSA
- Burada işin iş. Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın, nasıl kurtulacaksın zebanilerden?
Sakıp Ağa gülerek cevap vermiş:
- Öte yanda da işimizi sağlama aldık. Bir tarafımızda iSA, diğer tarafımızda muSA

Mobilya ticareti

Başbakan sendika toplantısında işçinin birine:

- Geçinebiliyor musun? diye sormuş.

-Ek iş yapıyorum efendim, diye yanıt vermiş işçi,

-Mobilya satıyorum.

Bunun üzerine:

- Peki işler nasıl, diye sormuş başbakan.

- İyi sayılır efendim, demiş işçi,

- Ama evdeki mobilyalar bittikten sonra ailece ne yaparız bilemiyorum.

Kirveme öğütler;

Kirvem bugün senin için çok şey yazdım ayrıca öğüde gerek yok sanırım.

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.