Her geçen gün dünyanın daha da kötüye gittiği bir dönemi yaşıyoruz. 2019'u geride bıraktığımız için sevinemeden 2020'nin bütün felaketleri ile karşı karşıya kaldık. Türkiye olarak zaten yıllardır politik bir felaketle karşı karşıyaydık. Bu felaket nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetti. Ama bu defa ise Çin'den ortaya çıkan bir salgın kendisini gösterdi. Önce adına koronavirüs denildi ardından 11 Şubat'ta Dünya Sağlık Örgütü Covid-19 dedi.

Corona'ını Co'su, Virüs'ün Vi'sini 2019'un 19'u ile birleştirek Covid-19 denilen salgın bütün dünyaya hızla yayıldı. Koronavirüs orta derece soğuk algınlığından, ölüme varacak semptomlara yol açabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) "uluslararası kamu sağlığı acil durumu" ilan etti. Koronavirüs, büyük bir virüs ailesinin bir alt türü.

Ancak yeni virüs dahil sadece yedi tanesi insanlara bulaşabiliyor. WHO'ya göre yeni virüsün "kuluçka dönemi", yani enfeksiyonun kapıldığı andan belirtilerin görüldüğü zamana kadar olan dönem yaklaşık 14 gün. Ama bazı araştırmacılar bu sürenin 24 güne kadar çıkabileceğini söylüyor. Koronavirüse karşı aşı geliştirme çalışmaları devam ediyor. Bazı aşıların hayvanlar üzerinde denenme aşamasında olduğu belirtiliyor.

İnsanlarda kullanılabilecek bir aşının en iyi ihtimalle gelecek yılın ortalarını bulması bekleniyor. İnsanlarda da olumlu sonuç vermesi halinde kitlesel üretime geçilmesinin epey zaman alacağı ifade ediliyor. Şimdilik tedavilerde temel prensipler uygulanıyor. Hastanın bağışıklık sistemi virüsle mücadelesini yenene kadar vücut fonksiyonlarının işler halde tutulması, nefes desteği sağlanıyor.

Covid-19'dan ölenlerin oranı  yüzde 1 ila yüzde 2 arasında. Hastalığın 9 yaşın altındaki çocuklarda pek görülmediği 80 yaş üzerinde ve solunum yolları hastalıkları olanlarda ise ölümcüllük oranının çok yükseldiği anlaşılıyor. Ama bildirilen rakamların hepsi güvenilir değil. Her yıl yaklaşık bir milyar kişi sıradan soğuk algınlığı yaşıyor ve bu hastalıktan ölenlerin sayısı 290 bin ila 650 bin arasında değişiyor. Grip vakalarının ciddiyeti her yıl değişiyor. Ama uzmanlar, asıl rakamların bildirilenden 10 kat fazla olabileceği uyarısını yapıyor.

Çin'den gelen son açıklamalar, bu ülkede yeni vakaların sayısının düşürüldüğüne ve yeni vakaların artık diğer ülkelerde daha hızlı ortaya çıktığına işaret ediyor. Evet virüsün mutasyon geçirmesi olasılıklar dahilinde. Ancak bunun salgın açısından ne anlama geleceğini söylemek zor. Mutasyon sonucu insandan insana bulaşma ihtimali artabilir ya da virüse yakalananların yaşadığı semptomlar ağırlaşabilir.

Dünya Sağlık Örgütü ve diğer sağlık uzmanlarının yakından takip edeceği bir konu da ilerleyen günlerde ve haftalarda virüsün mutasyon geçirip geçirmediği olacak. Son 10 gün içerisinde virüsün insandan insana bulaşma hızının arttığı belirtildi. Bu durumun bir mutasyon sonucu olup olmadığı ise bilinmiyor. Her virüs gibi koronavirüste de bağışıklık sistemini güçlü tutmak (yeterli kaliteli uyku, dengeli beslenme ve fiziksel aktivite) önemlidir.

Koronavirüsün yayılmasını azaltmak veya enfeksiyondan korunmak için en temel önlem, temel hijyen kurallarına uymaktır. Bunlardan en önemlisi ellerin yıkanmasıdır. Zarflı virüsler sabun ile yıkanmaya, alkol ile dezenfekte edilmeye dayanıklı değillerdir. Bu nedenle, el yıkama alışkanlığı olan ve genel hijyen kurallarına dikkat eden toplumlarda bu virüsün yayılması daha yavaş olacaktır.

Bunun haricinde yapılacaklar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Hastalık şüphesi duyulan kişilere yaklaşılmamalı, gereksiz temas edilmemelidir.

Hapşırıldığı ya da öksürüldüğü zaman ağız kesinlikle kol içine kapatılmalı ya da mendil kullanılmalıdır.

Seyahat etmeniz gerektiğinde gideceğiniz ülkenin ne oranda coronavirüs salgınına sahip olduğunu CDC ya da WHO gibi kaynaklardan araştırmanız önem taşır.

Dünya Sağlık Örgütü kendisini iyi hissetmeyenlerin kalabalık yerlerden kaçınması gerektiğini, ayrıca öksürük, ateş ve solunum sıkıntısı çekenlerin ise mümkün olan en kısa sürede tıbbi yardım alması gerektiğini bildirmektedir. Bu tür şikayetlerle sağlık kuruluşlarına başvurduğunuzda özellikle seyahat geçmişinizin doğru bir şekilde aktarılması virüsün hem yayılmasını engellemede hem de teşhis için önem arz eder.

Koronavirüs, üst solunum yolları enfeksiyonuna ait belirtiler göstermektedir. Solunum belirtileri (öksürük, nezle), Halsizlik, Ateş, Baş, Boğaz Ağrısı, İştahsızlık. Bunların yanı sıra hastalık; bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi belirtiler de gösterebilmektedir. Ama dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, normal gribal enfeksiyon hastalıklarda burun akıntısı da olur. Burada genel özeliklerde burun akıntısı görünmüyor. Bu genel belirtilere sahip olup burun akıntısı olmayanlar mutlaka hastaneye başvurmalıdır.

Türkiye gibi bir ülkede hiçbir şeyin düzenli olmaması bu hastalığı ve salgını da çok fazla hissedeceğimiz anlamına geliyor. İran sınırında hergün onlarca kişi kaçak yollardan gidip geliyor. Van ve çevresinde birillerinin bu salgına yakalanıp yakalanmadığını henüz bilmiyoruz. Çünkü tespit edecek olanaklar çok az. Koronavirüs teşhisi koymak için Türkiye'de şuan 3 merkez var. Ankara, İstanbul ve Erzurum'da Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan merkezlerde bu teşhisler konulabiliyor.

Sağlık Bakanı bir kişide daha koronavirüs tespit ettiklerini açıkladı. Böylece Türkiye'de koronavirüs salgınına yakalananlar resmi olarak her geçen gün artıyor.  Bana sorarsanız salgına yakalananların sayısı çok daha fazladır. Normal sağlık hizmetlerinin bile doğru düzgün verilemediği ülkemizde salgının çok yaygınlaşması durumunda yaşanacakları siz düşünün artık. İtalya belki de sağlık sisteminin en iyi olduğu ülkelerden biri ama maalesef Çin'den sonra en fazla insanın hayatını kaybettiği ülke oluyor.

Hergün yüzlerce kişi salgına yakalanıyor ve onlarca kişi hayatını kaybediyor. Türkiye'nin bütün komşularında salgın var. Türkiye'nin tedbirleri almakta geç kaldığını düşünüyorum. Okulların çok daha önce tatil edilmesi gerekiyordu. Sosyal etkinliklerin biran önce iptal edilmesi gerekiyordu. Toplu taşımanın en aza indirilmesi gerekiyor. İstanbul gibi bir şehirde hergün milyonlarca insan toplu taşımayı kullanıp işe gitmek zorunda.

Bu kişileri eğer toplu taşımadan uzak tutmazsanız herkese bulaşır. Sadece kamu kurumlarının tatil olması yetmez özel kuruluşların da tedbirlere dahil olması lazım. Binlerce kişi çalıştıran iş yerleri ve fabrikalar var. Bunların bir süre durması lazım. Yapabiliyorlarsa uzaktan yapacaklar yapamıyorlarsa durduracaklar. Eğer Türkiye'de yeterli önlemler ve tedbirler alınmazsa onbinlerce insan maalesef çok ciddi etkilenebilir. Daha kötüsünü yazmak istemiyorum. Toplu yerlerden lütfen uzak duralım. Özelikle camilerden, stadlardan, toplantılardan, kahvehanelerden uzak duralım. Cemaatle namaz kılmaları bir süre erteleyin.

Bir de bu durumun bile fırsatçıları çıktı. Bir anda temizlik ve gıda fiyatları fahiş şekilde arttı. Marketler ürünleri stoklamaya başladı. Bunların önüne geçebilmek için çok ciddi cezalar verilmeli. Bu kadar da vicdansızlık çok fazla olur artık.

Ama en çok da koronavirüs değil korku ve endişe öldürecek. Çevremdeki birçok insan daha koronavirüs olmadan acayip korkuyor. Koronavirüs olsalar zaten kalpten gidecekler. Arkadaşlar bu kadar büyük bir endişe ve korkuya gerek yok. Koronavirüs evet yeni bir virüs türüdür, ama normal gripten çok dada fazla öldürmüyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre ölüm oranı en fazla yüzde 2 civarındadır. Yani yüz kişiden en fazla 2 kişi hayatını kaybediyor. Onlar da genelikle 60 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanlardır. Ciddi tedbir alalım ama çok fazla bir korkuya gerek yok. Sağlıklı beslenmeye, düzgün bir uykuya ve temizliğe dikkat edersek çok korkulacak bir durum olmaz. Ha bir de son olarak "Terör uzmanları" gibi yeni koronavirüs uzmanları da türeyecek televizyonlarda. Bunlara da dikkat edin. Moralinizi yüksek tutun, sağlıklı yaşayın, bol bol kitap kitap okuyun güzel filmler izleyin.