Dünya futbolu, futbolseverler 25 Kasım 2020’de futbol literatüründeki kelimelerinin anlatımına yetmediği bir futbol değerini kaybetti. Haberi duyan her futbolsever üzüldü tabi ki ama bir o kadar da şaşırdı. Futbolun diğer efsanesi olan Pele, ondan daha yaşlı olduğu halde hala hayatta iken, -Pele’ye sağlıklı bir yaşam diliyorum bu arada- Maradona’nın daha uzun yıllar yaşayacağı beklentisi hakimdi futbol camiasında. Hesapta olmayan bir ölümdü belki…

Maradona’yı yazmasaydım, aklımda kalacaktı hep ancak üzerinde 10 günlük bir süre geçmesine rağmen hislerim beni yazmaya götürdü. Maradona’nın gençliği etkilediği bir öyküsü vardır şüphesiz futbol oynadığı yıllarda. Hele futbola biraz ilginiz varsa ve kendi çapınızda oynuyorsanız Maradona’nın öyküsü içerisinde yer alıyorsunuz demektir.

Özellikle 1980-90 yılları arasında oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştı. Dünyada futbolla ilgisi pek az olan insanlar bile Maradona’yı bir şekilde tanıyordu. Maradona, kelime olarak telaffuzu kolay olduğu için kimi ülkelerde okuma-yazması olmayan insanlar bile kendisini tanır ve adını zikredebiliyordu. Karşılaşmalarını anlatan spor spikerleri bile topun ona gelmesini sabırsızlıkla bekler, adını telaffuz etmek isterlerdi. Türkiye’de Ünlü Spor Sunucusu İlker Yasin onun ismini anmaktan hoşlanırdı adeta. Tabi seyirci de topun hep Maradona’ya gelmesini beklerdi.

Maradona öyle bir oyuncuydu ki, futbol topu ile aralarında sanki bir bağ vardı. Futbol topu adeta Maradona’ya aşıktı. Karşılaşma esnasında top onda iken güzelleşir, rakip oyuncuda iken çirkinleşirdi sanki. Topa öyle bir yön veriyordu ki, bu nesne adeta dengesini bulur, kendine gelirdi. Top ondan ayrıldığında deli-divane gibi sağa sola savrulurdu.

Maradona futbolu estetize ediyordu, maç esnasında yarattığı hareket ve pozisyonlar futbolun “güzel oyun” olmasına katkı yapardı. Sevincine futbola güzellikler katılıyordu; üzüntülerine ise futbol ve top birlikte üzülürdü adeta.

Başarısından biraz söz edelim.

20 Ekim 1976 tarihinde Maradona Argentinos Juniors adlı kulüple ilk profesyonel sözleşmesini imzalarken 16 yaşına girmesine on gün kalmıştı. 1976 ve 1981 yılları arasında çıktığı 167 maçta 115 gole imza attıktan sonra 1 milyon £ karşılığında Boca Juniors kulübüne transfer oldu. 1981 sezonunun yarısında Boca Juniors'a transfer olan Maradona, 1982 yılında ilk kez lig şampiyonluğu madalyasını aldı.

1982 FIFA Dünya Kupası'ndan sonra Haziran ayında Maradona, İspanyol kulübü FC Barcelona'ya 5 milyon £  karşılığında transfer oldu ve en pahalı oyuncu unvanını aldı. 1983 yılında César Luis Menotti teknik direktörlüğünde Maradonalı Barcelona, Real Madrid'i eleyerek Copa del Rey'i, Athletic Bilbao'yu yenerek Supercopa de España'yı aldı. Ancak, Maradona'nın Barcelona macerası kısa sürdü. Athletic Bilbaolu oyuncu Andoni Goikoetxea ile mücadelesinde ayak bileği kırıldı ve futbol kariyeri tehlikeye girdi. Ama tedaviden sonra sahalara geri döndü.

Sakatlık geçirmesine rağmen Maradona 58 maçta 38 gol attı. Ancak daha sonra kulübün başkanı Josep Lluís Núñez ile sık sık anlaşmazlık yaşayan Maradona 1984 yılında transfer listesine kondu. İtalya Serie A takımı Napoli'ye 6.9m £ karşılığında transfer olarak yeni rekor kırdı.

Maradona Napoli'de profesyonel kariyerinin zirvesine ulaştı. Kısa sürede taraftarların sevgilisi oldu ve takım en başarılı dönemini yaşadı. Maradona önderliğinde Napoli, iki defa lig şampiyonu, bir defa da lig ikincisi oldu. Ayrıca 1987 yılında Coppa Italia, (1989 yılında Coppa Italia ikinciliği), 1989 yılında UEFA Kupası ve 1990 yılında Supercoppa Italiana'yı aldılar. Maradona 1987/88 sezonunda Serie A'da gol kralı oldu

Özel yaşamı bazı dönemlerde sıkıntılı geçti. Örneğin Kokain ve uyuşturucu testlerinde başarısız olan Maradona 15 ay futboldan men edildikten sonra 1992 yılında Napoli'den ayrıldı.

1982, 1986,1990 ve 1994 Dünya Kupalarında oynadı. 1982 Dünya Kupasından söz etmek istiyorum. Bu kupada futbolseverler olarak Maradona’nın sonuç alıcı anlamında ne yapacağından çok futbola ne gibi katkılar yapabileceğini düşünüyorlardı. Ancak ne yazık ki, sonuç odaklı düşünenler futbolu adeta katletti. Özellikle İtalyan futbolcu Claudio Gentile’nin Maradona’ya attığı tekmeler, sinir bozucu davranışlar İtalya ile oynadıkları maça damgasını vurdu. Futbol etiği dışındaki bu davranışlarından dolayı İtalyan futbolcu “Kasap Gentile” olarak futbol tarihine geçmişti. Oysa sahada oynanan futbol Maradona’nın yaratıcılığıyla daha da güzelleşecekti. Fakat Gentile Kasapçılığı bunun önüne geçmişti. Bu gibi davranışlar Maradona’nın daha uzun yıllar futbol oynamasını engellediği gibi futbol daha da güzelleşecekken adeta felsefe değiştirecekti.

“Tanrının Eli”

Maradona'nın kaptanlık yaptığı Arjantin millî takımı, 1986 FIFA Dünya Kupası'nda Meksika'da oynanan finalde Batı Almanya'yı yenerek kupanın sahibi oldu. 1986 Dünya Kupası boyunca Maradona'nın turnuvanın en dinamik oyuncusu olduğu söylendi. Tüm maçlarda forma giyen Maradona 5 gol atıp 5 asist yaptı. Turnuvadaki ilk rakibi olan Güney Kore'ye karşı üç asist yaptı. Turnuvadaki ilk golünü ise bulunduğu grubun ikinci maçında İtalya'ya attı. Sonraki iki golünü ise çeyrek finalde İngiltere'ye atarak takımının 2-1 kazanmasına katkıda bulundu. Maçın arka planında hâlâ Falkland Savaşı'ndan kalan duygular vardı. Maradona maçtaki ilk golünü "Tanrı'nın Eli" olarak bilinen golü attı. Maradona bu golle ilgili olarak "Maradona'nın kafasıyla ve Tanrı'nın eliyle gelen küçük bir gol" dedi. 22 Ağustos 2005 tarihinde Maradona bir televizyon programında golü bilerek eliyle attığını ve topun kafasına isabet etmediğini itiraf etti. Bu gol Dünya Kupası tarihinin uluslararası bir fiyaskosu olarak tanındı.

Maradona eliyle attığı golden sadece dört dakika sonra ikinci golünü attı. Bu gol FIFA tarafından FIFA Dünya Kupası tarihinin en iyi golü seçildi. Kendi yarı sahasında topu alan Maradona, topu etrafında döndürerek ve topa 11 kez dokunarak altı İngiliz oyuncuyu (Peter Beardsley, Steve Hodge, Peter Reid, Terry Butcher, Terry Fenwick ve kaleci Peter Shilton) geçerek golü attı. Bu gol 2002 yılında FIFA tarafından yapılan çevrimiçi ankette "Yüzyılın Golü" seçildi.

Siyaseten sol görüşlü bir insan olduğunu gizlemeyen bir Maradona da vardı karşımızda. Maradona'nın sol bacağında Castro'nun, sağ kolunda ise Fidel'in ikinci komutanlarından biri olan Arjantinli Che Guevara'nın bir portresi vardı.

Maradona futbol dünyasına “elveda” diyerek gitti, ama arkasında bir dünyanın ağladığını görmedi.