Mevsim kış, ayaz gecelerin soğuğunda yürüyorum ıssız kentin işgal altındaki dar kaldırımlarında, tecavüze uğramış bir kentin geçmiş tarihiyle avutuyorum beleğimdeki insanlığı.

Uzadıkça uzuyordu yollar, karanlık bir şehrin sokak lambası gibidir ömrümüz. Birini yakmak için kendini yakarsın, ışığın altında geçenler görmez seni! Sen ancak yandığınla kalırsın…

Mezopotamya coğrafyasında zordur yaşamak, Sümer medeniyetinin başlaması ile Mezopotamya’nın günlük yaşantısında değişmeye başladı. Büyük şehir ve kasabalar gelişmeden önce insanlar küçük köylerde yaşayıp avcılık ve toplayıcılıkla yaşamlarını sürdürüyorlardı. Mezopotamya şehirlerinin gelişmesiyle işler değişmeye başladı. Çünkü artık her türlü imkân ve iş vardı. Köylerde çiftçi olarak yaşamına devam eden pek çok insan olsa bile, şehirde yaşayan kişiler ruhbanlık, kâtiplik, tüccarlık, zanaatkârlık, askerlik, memurluk veya işçilik gibi çok çeşitli işler bulabiliyorlardı. 

İnsanlar şehirlere taşındıkça ve otorite güçlendikçe, toplum belki ilk defa farklı insan sınıflarına bölünüyordu. Toplumun en tepesinde Mezopotamya Kralı ve ailesi bulunuyordu. Ruhbanlar da en tepesinde olmaya çok yakındılar. Üst sınıfın diğer üyelerini ise üst düzey yöneticiler ve kâtipler gibi varlıklı insanlar oluşturuyordu. Üst sınıfın bir altında ise zanaatkârlar, tüccarlar ve memurlar gibi gruplar orta sınıfı oluşturuyordu. Alt sınıfı ise işçiler ve çiftçiler oluşturuyordu. Bu insanlar her ne kadar zor hayatlar yaşasalar da çok çalışarak zorlukların üstesinden geliyorlardı. En alt sınıfta ise köleler vardı. Köleler kralın malıydı ve üst sınıflar alıp satabiliyordu.

Mezopotamya şehrinde çoğu insanlar dikdörtgen şeklinde 2 veya 3 katlı kerpiç evlerde yaşıyorlardı. Çatıları düz olduğundan sıcak yaz akşamlarında çatı da uyuyabiliyorlardı. Kerpiç evlere izolasyon yapıldığında kışın biraz daha sıcak, yazın biraz daha serin oluyordu.

Köylü vatandaşların şehirlere yerleşmesiyle birlikte köydeki yaşantısıyla birlikte şerhlerde yaşamaya başladı. Hal böyle olunca da şehirlerde yaşayan vatandaşlar köyden gelen vatandaşların yaşamlarına ayak uydurdu. Çoğulcu güç kimseyse kuralda ondadır. İşte bu yaklaşım bölgemizdeki bu yaşam düzensizliğimize de neden oldu. Oysa şehirlerde modernleşme ve gelişimler olduğu sürece yaşamalar da daha kaliteli olur. Şehirlerin alışa gelmiş düzenlerinden de eser kalmadı. 

Son zamanlarda kaldırımlarda geçmek zorlaştığı gibi, birçok işyerinin önüne ürün serilmekten vatandaş cadde ortasında yürümek zorunda kalıyor. Gelin hep beraber yaşadığımız kentlerde, kentlilik bilincinin gelişmesinde rol alalım, kaldırımlar insanların rahatça yürüyebileceği alanlar olduğunu unutmayalım. İnsanlar kaldırımları işgal altında değil, özgürce yürüyebilecekleri alanlar olduğunu bilsin… Saygılarımla