Türkiye son yıllarda hızla tek tipleşmeye doğru sürüklenmek isteniyor. Kendine göre yaşamın her alanını dizayn etmek isteyen bu anlayış ne yazık ki siyasetin merkezi Ankara’da pompalanıyor.

Bendensin, benim gibi düşünmek zorundasın, her dediğimize boyun eğeceksin…

Nasıl mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bakalım.

Bir yanda AK Parti ve MHP ittifakının Meclis’teki rakamsal çoğunluğu, diğer yanda CHP, HDP, İyi Parti bloku.

Muhalefetin en makul önergeleri bile bu anlayış sebebiyle her defasında geri çevriliyor.

Mesela kadın cinayetleri, mesela son zamanlarda artış gösteren intihar vakaları.

Nedenler araştırılsın, yerinde incelensin, ilgili kurumlar, kişiler dinlensin, sonra da bir çözüm bulunsun diye verilen önergeler, reddediliyor.

Ötesi linç kampanyaları başlatılıyor.

Ahmet Türk’e ve Kemal Kılıçdaroğlu’na atılan yumruklar ve linç girişimini hatırlayalım.

İki liderin yüzünde patlayan yumruklar aslında demokrasiye atılmış yumruklardı.

Ama sonuç ne oldu.

Saldırganlar yakalandı, kısa bir süre hapis yattı ve yaşama kaldıkları yere geri döndü.

Şimdi bu olaylar bir adım daha ileriye gitmiş durumda.

AK Parti’nin içerisinde çıkan Gelecek Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve gazeteci Orhan Uğurlu, sırf muhalif oldukları için, iktidarın yanlışlarını dile getirdiği için bir grubun saldırısına uğradı.

Bu saldırı öyle yumrukla, tokatla değil.

Silah, pala, sopalarla…

Kasten, organize bir şekilde, kasten öldürmeye teşebbüs halinde.

Savcılık soruşturma başlatınca aynı güruh bu kez savcıyı “ayağını denk al” diye tehditler savuruyor.

Bir yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gelecekteki yerimiz Avrupa Birliği” diyecek, diğer yandan bazı güruhlar muhalefeti susturmak için şiddete başvuracak.

Türkiye bir yol ayrımında.

Saygılarımla