Son yıllarda Türk siyaset tarihinde çok ilginç gelişmeler yaşandı. Devleti yöneten parti de iktidar, muhalefeti yöneten parti de iktidar; hatta iktidar partisine destek veren MHP’ye de gizli iktidar denmektedir. HDP de Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı Doğu ve Güneydoğu şehirlerinde iktidar. Velhasıl Türkiye’de herkes veya her parti iktidar…

Bu tespiti yaptıktan sonra gelelim muhalefet tarafına. Muhalefet tarafının ana partisi CHP’de de bir Kılıçdaroğlu’nun iktidarı sürüp gitmektedir. Her ne kadar Kemal Bey, kurultayda delegelerin oyu ile gelse de genel başkanlığı her kurultayda “malumun İlanı” olarak nitelendirilmiştir ki, analistle bunu parti kurulmuş olan” sisteme” yormaktadır. 

Hal böyle olunca Kemal Bey’e alternatif olabilecek adaylar çıkamamakta, çıksa da, Sayın Muharrem İnce örneğinde olduğu gibi, hüsranî bir son ortaya çıkmaktadır. Halbuki art arda seçimleri kaybeden bir liderin değişmesi gerekmektedir, hele muhalefet partisi iseniz. Zira siyasette değişim yaşanan başarısızlığın ardından gerekli olmaktadır.

Mamafih değişim olmuyorsa, süreç Sayın Kılıçdaroğlu ile sürdürülüyor olmaktadır. Varsın öyle olsun, ama bu durumda muhalefet partisi olan CHP geleneğinin dışına çıkamamakta ve oy oranı her seçimde yüzde 25’lerde kalmaktadır.

CHP’de daralma devam ederken, çare dışarıda hep arandı, örneğin cumhurbaşkanı adayı dışarıda arandı. Eleştiriler sıklaşırken son seçimde karar Muharrem İnce’de kılındı. Sayın İnce artı siyasetçiliği ve kişiliğiyle muhalefetin oyunu arttırdı, zorladı yani bulunduğu konumunun çok ötesine geçmeyi başardı.

Bu durum Muharrem İnce ile partisi arasında bazı sorunların yaşanmasını beraberinde getirmiş olmalı ki zamanla o ve partisi arasında polemikler yaşandı. Bu polemiklerin zirvesi bizzat Kemal Bey’in “Bir CHP’linin saraya gidip Erdoğan ile görüştü” kullandığı cümle ile oluştu. Oklar ve imalar Sayın İnce’yi gösterirken veya böyle bir sonucun ortaya çıkmasını isteyenler vardı ki, kamuoyu Muharrem Bey’den açıklama bekledi. Beklenen açıklama geldi ve tabi ki yalanlandı. Sonrasını da kamuoyu biliyor zaten.

Bu yaşananlardan sonra Muharrem Bey yalnızlaştırıldı veya ötekileştirildi diye kamuoyunda bir kanat oluştu, bu da kendisini etkilemiş olmalı ki, iş kendisinin siyasetten hamle yapmasına vardı. Bu bağlamda kamuoyunu aydınlatan bazı açıklamalar yaptı ve yeni bir oluşumun sinyalini verdi. Bu oluşumun startı Sivas’tan verilecek, hem de anlamlı bir tarih olan 4 Eylül’de.

Hemen belirtmekte yarar var: Sayın İnce’nin muhalefeti CHP tabanına değil yönetimine ve yönetim anlayışına olduğu anlaşılmaktadır.

Evet, Mustafa Kemal “Cumhuriyetin temelini Sivas’ta attık” diyor ama esasen CHP’nin de temelini bu şehirde atmıştır. Bu nedenle Muharrem Bey’in oluşumu “Kemalist Sol” olarak niteleneceği ve Kemalist ideolojinin özünü ama çağdaş bir yaklaşımla olacağı işaretleri net gibi.

Bu çerçevede siyaset yapması beklenen Sayın İnce’nin toplumda karşılığı olduğunu düşünenlerdenim. Her şeyi açık söyleyebilme cesareti var ki, bu halkın bir siyasetçi için takdir ettiği bir özelliktir. AK Parti iktidarlarını Sayın Erdoğan’a fazla odaklanmadan memleket yararına eleştirmesi bize göre en önemli artıları arasındadır. Kürt Sorunu konusunda CHP’de siyaset yapanlardan ve medyada CHP’yi savunan yorumcuların tamamından daha nettir ki bu da Kürt seçmenini memnun etmektedir. CHP’ye yaptığı eleştirilerden bir son seçimde “Kürt seçmene teşekkür edilmedi” tespiti Kürt seçmenini hoşnut etti. Medyanın olumlu yaklaşımını kendisine doğru biraz daha çekebilse ki birçok basın mensubu onu takdir etmektedir, kitlelerde karşılığı daha fazla güçlenecektir.

Bakıyorum, CHP’nin klasik yorumcuları Sayın İnce’nin çıkışı için “sonu hüsran olur” saptamasını yapar ama Davutoğlu ve Ali Babacan için bu gibi sözleri kullanmaktan kaçınıyorlar. Siyasetin işi hiç belli olmaz, bir zamanlar CHP içinden çıkan ve Rahmetli Rahşan Ecevit’in kurduğu DSP için de “hüsran” diyenler çoktu. Ama ne oldu, Demokratik Sol Partisi bu ilkede iktidar oldu.

Bakılırsa Muharrem Bey enerjiktir, coşkusaldır ve atılgandır deyim yerindeyse politika yapmaya aç bir aktördür. Bu özelliklerini cumhurbaşkanı adayı iken yaptığı mitinglerde gördük. Bu mitinglerde beğeni ve takdir toplayan bir politik tarz ortaya koydu. Bu deneyim ve özellikler bileşkesiyle sosyal-demokrat çizgisinin kimi deneyimli aktörleri de sürece katabilirse hem kendi oluşumu hem Türk siyaseti için bir fayda olur. Öte yandan CHP’nin de kendini gözdem geçirmeye olanak sağlayabilir. Bunun neticesinde sosyal demokrat çizgi yeni bir soluk, yeni bir öncü tanıyabilir.

Şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Demek ki CHP iktidara gelmez veya hep muhalefette kalmayı tercih ediyor; ama onun içinden çıkan oluşumlar iktidarı hedefler. Ne dersiniz Sayın İnce’nin iktidara gelme şansı olamaz mı?