Ben milletvekilliği iptal edilip geri kalan cezasını çekmek üzere hapishaneye atılan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun durumuna asla sevinmiyorum. Bana ne demiyorum. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demedim, demiyorum.

Demokratik bulmuyor.

En şiddetli biçimde kınıyorum.

Ben İstanbul milletvekili Enis Berberoğlu’yla birlikte milletvekilliği düşürülüp kodese gönderilen HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları da varken; anayasa değiştirilmek istendiğinde “Anayasal değil ama destekleyeceğiz” diyen CHP Genel Başkanının bu olayla ilgili söylediği;

"Enis Berberoğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesi, içinde yaşadığımız 20 Temmuz Sivil Darbe sürecinin bir sonucudur, millet iradesinin yok sayılmasıdır. Adaleti, hakkı ve hukuku sağlamak için demokrasi mücadelesine devam edeceğiz" diyen bu sözlerini yetersiz, yüreksiz, sorumsuz buluyorum.

Bencillik kokuyor diyorum.

Bu bir ana muhalefet partisi genel başkanına yakışır bir karşı çıkış değildir.

Gelelim sonrasına…

Üç parlamenterin, vekillikleri düşürüldü. Üçü de yargı tarafından ışık hızıyla gözaltına alınıp, tutuklandılar. Aynı ışık hızıyla Türk olan vekil salgın nedeniyle ev iznine yollandı. Aynı yasalar Kürt olanlar için geçerli değilmiş anlaşılan.

Hukuk, hukuktur, hukukun siyasileşmesi kabul edilemez. Hastalığın da, ırkın da, partilileri olmaz.

Onlarca defa yazmıştım. Şimdi yine yazacağım. Komünistler götürülürken sustuk… Diyen Alman Din Adamı Martin Niemöller’ün bir gün sıranın, bugünkü haksızlıklar karşısında sessiz kalanlara da geleceğini hatırlatmak için söylediği sözleri şöyle;

"Önce komünistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü komünist değildim.
Sonra sosyalistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim.
Sonra Katolikleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü Katolik değildim.
Sonra beni götürmeye geldiler,
Benim için sesini çıkaracak hiç kimse kalmamıştı..."

Yani ucu sana dokununca bağıracaksın. Hem de aynı durumda olanları unutarak.

Olmaz böyle demokratlık, sayın genel başkan.

Ana muhalefet genel başkanlığı böyle bir şey değil dostum. Zaten böyle bir şey de olmamalıdır…

Bütün bunları yazarken

Müyesser Yıldız'ın demir parmaklık arkasından mesajı kulaklarımda çınlıyor sayın genel başkan.

“ Susturulmak istenen hepimiziz. Bugün tüm ayrılıkları, gayrılıkları, armudun sapı, üzümün çöpünü bırakıp, bir ve beraber olmak günüdür.”

Ve ben şuna inanıyorum ki birlikte ağlayıp, birlikte gülmezsek olacağı budur…

&

"Bizi öldürmeyi durdurun!"
Bu üç sözcükten oluşan bir pankartı, Tampa'daki bir protesto gösterisinde 5 yaşındaki bir siyah çocuk taşıyordu. Gözlerim yaşardı.

Beş yaşındaki çocuğun taşıdığı pankartı okuyunca, Martin Luther King Jr.'ın
1967'deki şu sözlerini anımsadım;

Martin Luther King diyor ki;
“İsyan, son tahlilde, sesini duyuramayanların dilidir. Amerika adaletin gereğini yapmadığı sürece,
adaleti geciktirdiği sürece, sokaklardaki bu şiddeti, bu isyanı görmeye devam edeceğiz.”


Martin Luther'in bu sözlerinin üzerinden yarım yüzyıl geçti. Ama dünya adaletten hâlâ uzak. Irksal eşitsizlik her yerde; zenginlikte, konutta, istihdamda, siyasette, eğitimde ve de adalet alanında fazlasıyla kol geziyor ne yazık ki…

Herkes okusun istedim.

&

Kirveme öğütler;

Her gün bir milletvekili, her gün bir gazeteci içeri atılıyor. Bilmezler ki ölüm toplasa da çiçekleri, tohum bitmez, kirvem.”

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

2021 yılı DİYARBEKİR YILI olsun

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.