Diyarbakır'a bir yağmur tanesi değse trafik keşmekeş hale geliyor. Asfaltlar rulo kağıdına, yollar göle, rögarlar kapağı patlamış barajları andırıyor.

Oysa her yerel yönetime gelen 5 yıllık Şehir Planı'yla yıllardır Diyarbakır halkını kandırıyor. Şahşahalı basın toplantılarında anlattığını gibiyse Şehir Planı’nızın trafik ayağında neden hep dejavu yaşıyoruz.

Bu böyle olmaz!

Hatırlayanlar bilir. Yılların sorunu ilk kez 2013'te İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi tarafından "Ulaşım Çalıştayı"nda detaylı olarak ele alınmıştı. Yapılan sunumlar bugünlere projeksiyon sunsa da merkezi ve yerel yöneticilerin duyarsızlığı ne yazık ki bugün artık eziyete dönüşen trafik sorununu kentin en elzem konusu haline getirdi.

Yağışlı havalar, alt yapı yetersizliğinin yanı sıra üst yapının da ne denli "sağlam" olduğunu gözler önüne serdi.

Bu sadece bir yönü.

Peki ya bu kentin kural tanımayan minibüsçüleri...

Kırmızı ışıkta geçenleri mi, durak olmaksızın indi-bindi yapanları mı, yaya çizgisinde durmayanları mı...

Hangisini dile getirelim...

Günlük girdi-çıktılarla 2 milyondan fazla insanın hareket halinde olduğu Diyarbakır'da bine yakın trafik polisi var. Protokol geçişleri dışında bu kadar trafik polisi hep masa başında mı iş yapar?

Neden, halk için var olan bu görevliler yaşamın önemli bir parçasını kolaylaştırıcı hale getirmez?

Bu iş sadece trafik polisiyle çözülecek bir mesele değil.

Yaya bilincinden, sürücü kurallarına,yerel ve merkezi yetkililerin sorumluluklarına kadar bir bütün olarak ulaşım/trafik konusu ele alınıp, gerekirse ilgili STK'lar da işin içerisine dahil edilerek bir yol haritası çıkarılabilir ve bu kent daha yaşabilir bir hale gelebilir.

Hiçbir şey için geç değil!