Cumartesi günü gazete çıkmadığı için uzun zamandır görmediğim bir meslektaşımı ziyarete gittim. Sosyal mesafemizi koruyarak, demli çaylarımız eşliğinde koyu bir sohbete koyulduk. Mevzu çok derindi, daldan dala misali kâh siyaset konuştuk, kâh Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ırkçılık ve faşizmin dünyadaki örneklerini, kâh savaşları, kâh yok olup giden doğayı ama ille de dönüp dolaşıp koronavirüsün yarattıkları üzerinde durduk.

Resmi rakamlara göre, koronavirüsten bugüne kadar dünya genelinde 400 bin kişi hayatını kaybetti, 7 milyon kişi hastalığa yakalandı, ekonomik anlamda da birçok yerde yıkıma neden oldu. 6 Mayıs itibariyle, ülkemize düşen ise 3 bin 584 can kaybı, 131 bin 744 enfekte olmuş kişi...

Bu rakamları verdikten sonra meslektaşımla sohbetime döneyim. Sevgili meslektaşım, birden mevzuyu değiştirerek, ‘Biliyorsun yıllarca ne zorlu şartlarda çalıştık-çabaladık. Özellikle son yıllarda emeğimizin karşılığını alamıyoruz, bunun en iyi bilenlerdensin. Ama öyle veya böyle bir köşeye üç-beş kuruş attık. Hazır konut kredileri de cazip hale gelmişken, yıllar sonra bir ev sahibi olayım dedim. Demez olaydım’ diyerek, ‘Ya arkadaş 15 gün önce Kayapınar ve Bağlar’da dairesine, mevkiine göre 260 bin ile 500 bin arasında değişen fiyatların üzerine 100 bin lira eklemişler. Allah aşkına ne oldu da, 100 bin liralık bir artış oldu’ dedi öfkeli bir ses tonuyla.

O kadar çok kızmış, o kadar çok kırılmıştı ki, dili damağı kurumuştu ve mutfaktaki buzdolabından bir bardak soğuk su içtikten sonra bardağını doldurup ‘sana da getireyim mi’ diyerek, bir bardak su da bana getirdi ve kaldığı yerden devam etti. ‘Sen iyi ki zamanında ev sahibi oldun. Allah hayırlı etsin mevkisi yeri de güzel. Bende keşke o zaman alsaydım’ diyerek pişmanlığını dile getirdi ve ekledi ‘Var mı senin oralarda veya o bölgede bildiğin alabileceğim uygun fiyatta bir daire. Kira ödemekten bıktım vallahi’ dedi.

Bir süre odada sessizlik hakim oldu. Sohbetin derinliği ikimizi de yormuştu. Çaylarımızı tazeleyip ve birer yudum aldıktan sonra sevgili meslektaşım tekrar söze girdi. ‘Dur bak bir emlakçı var, arayayım sende şahit ol. Bir daire vardı, 10 gün önce sormuştum. 340 bin lira demişti. Yeri de güzeldi. Bağlar’ın Kayapınar’a baktığı bölgede 4-1. Dün tekrar aradım acaba bir 20 bin daha düşürebilir miyim diye. Ama tam tersine, emlakçı efendi 430 bin demez mi. İnan ki sinirlerim tepeme çıktı. Ya arkadaş ne oldu 10 günde, ne değişti. Bu kadar da fırsatçılığa pes doğrusu’ deyip sitemini dile getirdi.

Meslektaşıma, numarayı ver, bir de ben arayayım. Belki orta yol bulurum, dedikten sonra, bismillah diyerek emlakçıyı aradım. Emlakçı, ‘İlanı nereden gördün. İnternetten mi, yoksa evin balkonundaki afişten mi?’ Ne alakası varsa artık demeye kalmadan 460 bin fiyat çekince anladım ki, internet ile bez afiş arasında 30 bin lira fark varmış.

Sonra dairenin özelliklerini sordum, ballandıra ballandıra anlattı. Araya girerek, beyefendi, 10 gün önce daireye 340 bin lira demişsiniz, neden bu fiyat artışı. Emlakçı, ‘Beyefendi normalleştik. Koronavirüs bitti. Kredilerde cazip. Ayrıca Diyarbakır'da bir avukat, basına demeç verdi. Diyarbakır’da imara açık yer kalmadı diye. Daire fiyatları 100 bin lira arttı diye. Dolayısıyla 100 bin lira artış oldu.’ dedi.

Emlakçıya, kardeşim ben gazeteciyim, koronavirüsün bittiği falan yok. Bak özellikle Diyarbakır’daki vaka sayısındaki artış İstanbul’dan sonra geliyor. Arkadaşlarımız haber de yapıyorlar okumadınız mı? Son 6 günde 200 kişi hastanede tedavi altına alındı. 350 kişi evlerinde karantinada. Hatta bu rakamın bin dolayında olduğu bilgisi bile geliyor. Ayrıca bir avukat nereden bilir emlak fiyatlarını. Eğer avukat aynı zamanda müteahhit ise, neden müteahhit kimliğiyle değil de avukat kimliğiyle demeç veriyor. Bu konuda otorite avukatlar değildir kardeşim. Koronavirüsün Diyarbakır’da bu kadar zirve yaptığı bir dönemde neden fırsatçılık yapıyorsunuz. Sizde hiç mi Allah korkusu yok. Unutmayın ki, bugün belki birkaç kuruş fazla kazanabilirsiniz, ama kul hakkını hiçbir zaman ödeyemezsiniz. Dedikten sonra telefonu kapattım.

Meslektaşıma dönerek; acele etme, genelde yaz aylarında biraz fiyat yükselir. Bekle kış aylarında alırsın. Çünkü bu normal bir artış değil. Ama şu da bir gerçek ki, kabahat ne emlakçı da, ne de piyasayı manipüle edenlerde. Kabahat bizleri yönetenlerde. Ekonomik kaygılarla normale dönüş diye diye, koronavirüs bitti algısı oluşturdular, sonuç ise ortada. Koronavirüsle mücadele de en başarılı kentlerden biri olan Diyarbakır’da, durum her dakika kötüye gidiyor. Her dakika yeni vaka haberleri duyuyoruz. Yazımı yazarken Kocaköy ilçesinde ilk vaka ortaya çıktı, merkez Bağlar ilçesinde 4 mahalle karantinaya alındı, toplu taşıma aracı sürücüsünün testi pozitif çıktı. Ne diyeyim ki, hey gözünü sevdiğim koranavirüsü, bir kez daha insanoğlunun ne kadar fırsatçı ve bencil olduğunu gösterdin.

Sevgiyle kalın.