Bugünlerde gündemin birinci maddesi kar yağışı ve ardından yaşanan mağduriyetler oldu. Siyaset gündemden düştü mü, elbette ki hayır. Sağolsun siyasetçilerimiz böylesi bir afetten bile ‘partime nasıl bir fayda sağlarım’ mantığıyla hareket etti. Onca mağduriyet, onca zarar, bu çekişmelerin gölgesinde kaldı. Allah’tan her zaman olduğu gibi vatandaş daha sağduyulu çıktı ve can kaybı yaşanmadı.

Son kar yağışı bir kez daha gösterdi ülkemiz afetlere karşı hazırlıklı değil. Günler öncesinden bilinmesine rağmen hiçbir tedbir alınmaması, ayrıca eşgüdümlü çalışma yerine merkezi ve yerel yönetimlerin birbirini suçlaması mağduriyetin boyutlarını daha fazla artırdı. Oysa bu tür afetlerde, ‘Afet Müdahale Planımızın’ olması gerekiyor.

Bu arada meslek hayatım boyunca hep işitmişimdir. ‘İstanbul’a kar yağmadan kış geldi sayılmaz’ diye. Doğrudur bu anlaş dünde vardı, bugünde var. Van'da Hürriyet Haber Ajansı’nda görev yaptığım dönemde Bitlis'te, Hakkari’de ve Van’da metrelerce kar yağardı. Bunu haber yaptığımız zaman, gazetede pek fazla yer bulmazdı. Ancak ‘kar tüneller’, ‘kar tünelleriyle ev ve işyerlerine ulaşıyorlar’, ‘kardan çay evi’ gibi işi magazin boyutuyla ele aldığımızda ise gazete sayfalarında daha fazla yer buluyorduk.

Yine öyle oldu. İstanbul’dan günler öncesinden Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nin birçok yerinde metrelerce kar yağdı. İnsanlar yollarda kaldı, birçok yerleşim yeriyle irtibat kesildi, yakacak fiyatları nedeniyle aileler mağduriyet yaşadı, sokak hayvanları donarak telef oldu, tüm bunlara rağmen kar gündemi İstanbul ile başladı.

Neyse şimdilik bunları bir tarafa bırakarak olayın farklı bir boyutunu ele almak, tartışmaya açmak istiyorum. Bildiğiniz gibi her kar yağdığında ve her türlü hava koşulunda dışarıda canla-başla çalışan, kimi zaman hayatını tehlikeye atan kar savaşçıları var. Bunlar karayolcular ve yerel yönetimler bünyesinde çalışan işçi kardeşlerimizdir. Bu kardeşlerimiz siyasi gürültü-patırtı arasında her zaman olduğu gibi görevini yine en iyi şekilde yapmaya çalıştı.

Diyarbakır’da, Mardin’de, Urfa’da, Van’da ve bölgenin birçok yerleşim yerlerinde kar mücadelesi yapan gerek belediye bünyesinde kadrolu, gerekse taşeron şirketler üzerinden çalışan emekçi karla mücadele çalışanlarının fotoğrafları, görüntüleri medyaya servis edildi, kurumların sosyal medya hesaplarından paylaşıldı.

Ee bunda ne var diyebilirsiniz. Emekçi kardeşlerimizin bir kusuru yok elbette. Kusurlu yine yöneticilerimiz. Neredeyse tüm görüntülerde emekçi kardeşlerimizin iş elbisesi olmadığını veya çok azında olduğunu, ya da üstte iş elbisesi altta günlük kıyafetler ile gördük. Oysa hepsinde mevsimine göre iş elbisesi olması gerekiyor.

İş elbiseleri; iş güvenliğinin yanı sıra kurumsal kimliği de ön plana çıkararak, o kuruma ciddiyet kadar.

İş elbisesinin kalitesi, kurum ve kuruluşun kimliğini sergiler.

Çalışanlar arasında ekip ruhunu canlı tutarak, kuruma bağlılığını gösterir.

En önemlisi de tek başına çok önemli bir reklam aracıdır.

Ama nerede? Özellikle yerel yönetimlerimiz gereksiz birçok yere çuvalla bütçe ayırırken, her nedense böylesi göz önünde bulunan bir alana yatırım yapmaz veya yaptırmaz. Bu onların vizyonsuzluğunu gösteriyor.

Merak edenler sözünü ettiğim yerel yönetimlerin tüm sosyal medya hesaplarına girsin baksın. Hiç birinde karla mücadele eden emekçilerin üzerinde doğru-düzgün ve varsa da kaliteli iş elbisesi görmesi mümkün değil. Bende kamuoyu ve emekçi kardeşlerim adına soruyorum; nerede iş elbisesi?

Son olarak yerel yöneticilerimize ve markalaşmak isteyen firmalara tesviyemdir. Sanmayın ki insanlar buna dikkat etmiyor. Aksine çok dikkat ediyor ve size bunun üzerinden not veriyor. Benden söylemesi, gerisi size kalmış.

Sevgiyle kalın.