Ben başından beri fuarlara katılmanın gereksiz yere para harcamak olduğuna inananlardanım. Sanırım Sanayi Bakanlığı bunun farkına varmış ki, Karacadağ Kalkınma Ajansı’nın bu yıl fuara katılmasını istememiş. Ayrıca hiç olmazsa folklor ekibiyle standa katkı sunan Dicle Üniversitesi de bu yıl fuardan uzak durmuş.

Çok daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi; fuarlara katılmak için harcanan paraları ki, önceki deneyimlerime dayanarak söylüyorum, bayağı yüklüce bir para tutuyor. Bu paralarla profesyonel turizmcileri Diyarbakır'da ağırlayıp, onlara Diyarbekir'i gezdirip tanıtımını yaparak daha büyük sonuçlar elde edebiliriz. Kısa filimler hazırlayarak televizyonlara reklamlar vererek özelinde Diyarbakır'ı  Türkiye'ye genelinde dünyaya tanıtabiliriz.

Zaten anladığım kadarıyla, katılımcılar da bunun farkına varmış ki, hergeçen gün fuara katılım azalıyor. Bu durum bu yılki fuardaki standımızdan da anlaşılıyor. Esnaftan bir tek kadayıfçı katılmıştı.

Yalnız esnafın ilgisizliği mi, yetkililerden de hiç kimse yoktu, İl Turizm Müdür vekilinden başka.

Bana göre katılmak için katılınmış.

Ve bir şey daha söyleyeyim. Standın hiçbir albenisi yoktu. Bir Diyarbakır sevdalısı olarak ve her fuara katılan biri olarak, ben bile yukarıda Diyarbakır yazısını görmeseydim geçip gidecektim standın yanından. Güya Hasan Paşa Hanı var edilmek istenmiş stantda. Ben beyaz sütunlarla bazalt taşın çok ötesinde oluşturulmuş  güya şadırvan... Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü suç yapan firmada değilki. Suç bu konsepte göz göre göre onay verenlerde...

Standın arka tarafında bir Dört Ayaklı Minare yapılmış ki içler acısı; eni boyundan büyük adeta... Ayakları karnına girmiş... İşte böyle bir ucube. Ya standın köşesine alelade yerleştirilmiş karton kutulardan hazırlanmış  Zerzavan Kalesine ne demeli... En çok önem vermemiz gereken, dünyaya tanıtmak istediğimiz Zerzevan Kalesi böyle mi olmalıydı. Yapanı da buna göz yumanı da bu konsepte onay vereni de kınıyorum.

Tekrar diyorum gerçekten bu sene katılmadı denmesin diye katılınmış. Standımızda buz gibi bir hava. Gelenler yani ziyaretçiler genellikle orada çalışanların İstanbul'da yaşayanları.

Devlet büyüklerinden de yalnızca Turizm Bakanı ayak üstü uğrayarak bir resim çektirip oturmadan gitti.

Gerekirse diğer yazılarımda değineceğim.

                                   &

Fuarların yararsızlığı Türkiye genelinde farkedilinmiş ki bu yıl TÜYAP EMİTT Turizm Fuarı’na katılım çok ama çok azdı. On yedi salonun dolup taştığını bilirim. Bu yıl kaç salon biliyor musunuz? Yalnızca dört salon. Yarısından çoğu da turizmciler ve otelcilerin stantları...

Sayın yetkililer, etkililer bu gereksiz sevdadan vaz geçelim. Diyarbakır'ın tanıtılması için daha etkili yollar bulmaya çalışalım.

Ayrca Diyarbakır'ın tanıtımını Sur içine mahkum etmeyelim. Bir de yeni Diyarbakır var, bunu unutmayalım.

Dönelim bugünkü konumuza.

İlk gün bir fiyaskoydu. İkinci gün aynen. Üçüncü gün tatil olmasına rağmen yeller esti standımızda. Çünkü ziyaretçilerin ilgisini çeken hiç bir ilginç şey yok. Standı kimseler Diyarbekir standına benzetemiyor. Diyarbekir'i anımsatan bi tek ışıklı DİYARBAKIR yazısı.

Genelde ziyaretçiler kimlerdi biliyor musunuz?

Söyleyeyim. Diğer stantları gezmekten yorulanlar, nefeslenmek için boş sandalyelere oturanlardı. Ve bir de komşu stantlardan arkadaşlarını görmeye gelenler...

Böyle yazdığım için bana kızacakların olduğunu biliyorum. Ama ben yazmak zorundayım. Çünkü ben Diyarbekir'i çok seviyorum. Çıkarsız seviyorum. Çünkü ben bir Diyarbekir sevdalısıyım.

Kızsanız da yazacağım, küsseniz de yazacağım.

Çünkü ben Diyarbekir denince siyaseti bir tarafa bırakanım. Kim Diyarbekir için  iyiyi güzeli yapıyorsa elini sıkarım, Diyarbekir adına ciğerimi yakan olursa acımasızca yazarım

                              &.

Şimdi de sıra haftanın öğüdünde;

Kirveme öğütler;

Olan bitene ses vermek gerek; zira susmak ölüme ortak olmak demektir kirvem. İşte ben bu yazımda bunu yapmaya çalıştım.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

2021 yılı  ZERZEVAN YILI olsun          

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir Balıklıgöl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Suriçi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski stadı, ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.