CHP Lideri ve Millet İttifakının müstakbel adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” ile ilgili açıklaması son günlerin tartışma konusu olmaya devam ededursun, helalleşme anlamına gelebilecek açıklama Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu’ndan geldi. Helalleşme anlamına gelen sözleri Karamollaoğlu, partisinin Bingöl Olağan Kongresinde konuşurken sarfetti. Kongrede, Karamoollaoğlu, iktidara, yaptıklarından dolayı “müteşekkiriz” dedi.

Bu sözler elbette Millet İttifakının diğer bileşenlerinin hoşuna gitmedi. Ama Bingöl'de partisinin 5'inci Olağan Kongresi'nde konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, “Faydalı, doğru yapılanları da elbette takdir de ederiz. Bugünkü iktidar sahipleri imam hatip okullarının önünü açtılar müteşekkiriz. Başörtüsü diye bir problem ülkemizde kalmadı müteşekkiriz, teşekkür ederiz elbette. Bu ülkede birtakım yatırımlar yapıldı. Havaalanları neredeyse her ilimizde var, yollar, otoyollar, tüneller, köprüler yapıldı. Bunların yapılış tarzına, ihale tarzına itirazımız var ama bunların yapılmış olmasını hiçbir zaman tenkil etmeyiz. Ama bu noktada doğuya geldiğimiz zaman batıda bu kadar otoyollar, tüneller, köprüler inşa edilirken, biz buraya Diyarbakır'dan gelirken eğer o standartlarla uzaktan yakından alakası olmayan bir yoldan geliyorsak işte buna itiraz ederiz" diye konuştu.

O halde Karamollaoğlu, kısmen helalleşti bile, denebilir.

Kılıçdaroğlu’nun Helalleşmeden Kastı Neydi?

Aslında CHP Lideri kemal Kılıçdaroğlu, “helalleşelim” derken sadece CHP’nin başına geçtikten sonra iktidar ile olan ilişkilerinin olduğu dönemi kast etti. Helalleşme bu dönemle sınırlıydı. Ama laf ağzından çıktıktan sonra iktidara yakın yorumcular işi Tek Parti İktidarı dönemine götürerek hem Mustafa Kemal hem İsmet İnönü dönemlerini de kapsayan bir helalleşme çerçevesini çıkarmaya çalıştılar. Tartışmalar yoğunlaşınca Sayın Kılıçdaroğlu, yeni hesap-kitap işine girdi ve kamuoyuna açıklamak üzere hafta sonu bir mektup hazırladı. Kılıçdaroğlu mektubu CHP'nin TBMM grup toplantısında meclis kürsüsünden okudu. Bakın Helalleşme kavramının altını nasıl doldurmuş CHP Lideri:

Mektubunda, "Helalleşme yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek demektir. Bunu yarası olan topluluklarla yapacağız" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski ile helalleşeceğiz. Bakın hukuk başka, helalleşme başka. Bu insanlara devlet tazminat ödeyecek. Ama bir taraftan da helalleşeceğiz. Sivas, Kahramanmaraş mağdurları ile helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkûmları ile helalleşeceğiz. Varlık vergileri altında inim inim inlemiş azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz. Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleri ile helalleşeceğiz. Bugün Londra'ya göç etmiş en parlak genç beyinlerimiz ile helalleşeceğiz. Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi ile helalleşeceğiz. Soma ile helalleşeceğiz. Darbeciler tarafından bir sağdan, bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede. Bir sağdan, bir soldan o insanlarımızla helalleşeceğiz. 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel'i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile helalleşeceğiz. Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz" satırlarına yer verdi.

CHP’ye duran yorumcular ise elbette buna karşı çıkacaklardı, nitekim karşı çıktılar da. Helalleşmenin perspektifi dar, dönemi kısa olmalıydı. Seçim için taktik olmalıydı. Bunun için çok çaba sarf ettiler; ama olmadı. İş dallandı budaklandı tabiri caizse, gitti Mustafa Kemal’e ve İsmet İnönü’ye dayandı. Fakat Kılıçdaroğlu hazırladığı mektubu okuduktan ve helalleşmeden ne anladığını açıkladıktan sonra bu defa yapılan yorumların seyri ve yönü değişmiş oldu.

Helalleşme korosuna Selahattin Demirtaş da cezaevinden katıldı. “Yürekten destekliyorum” dedi. Demirtaş da Kılıçdaroğlu’nun helalleşme önerisini “Kürt Sorunu ile Devletin Yüzleşmesini” anladı veya bu anlamı yüklemek istedi. Ama muhalefette olan CHP Lideri böyle diyor, acaba iktidar olursa geleneksel Türk Devlet felsefesine rağmen bunları hayata geçirebilecek mi? Bilindiği gibi siyasette “Dün dündür, bugün bugündür” taktiği vardır. Kürtçe’de bu şöyle: “Mingot û minnegot” diye bir söz vardır.

Eğer Mesele Yüzleşme ise…

Evet sorun yüzleşme ise sosyal barışın tesisi için bu süreç derinleştirilmeli. Taraflardan bazıları geçmişte yüzleşme anlamına gelebilecek kavramları kullandılar. Sözgelimi, İmralı Duruşmalarına çıkan Abdullah Öcalan’ın ilk sözleri “Asker analarından kendi payımdan dolayı özür diliyorum” oldu. Ama arkası örgütü tarafından gelmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan sıfatıyla 12 Ağustos 2005’te Diyabakır’da yaptığı konuşmada, Kürt sorununun çözümünü kast ederek “Kürt sorunu benim sorunumdur. Her sorunun çözümünün adresi biziz. Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. Her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştır. Türkiye gibi büyük bir devlet ve güçlü ülkede pek çok zorluğun harmanından geçerek bugünlere geldik. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz.” daha sonraki süreçlerde “Kürdistan” kelimesini kullandı ve bununla Türk siyasi tarihe geçen lider oldu.

Daha sonra hatırladığım kadarıyla Sayın Erdoğan, CHP’ye çağrıda bulunarak “Dersim için Yüzleşme” istemişti. Ama CHP bunu yapmadı. Yani CHP, Dersim konusunda bugünkü moda kelimeyle helalleşemedi. Helalleşmesi gereken CHP,  Dersim’den bu süreci başlatabilir.

Basit de olsa Karamollaoğlu, yapılanlardan dolayı “iktidara müteşekkiriz” demesi pozitif muhalefet anlamına gelmektedir ama eleştirilerini de sıralamaya devam etmektedir. Bu gibi yaklaşımlar CHP, İYİ Parti ve HDP tarafından da geliştirilmelidir. Böyle bir dil gelişirse aslında helalleşme başlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP liderine karşı açmış olduğu davadan vaz geçti. Bu da sevindirici bir gelişme ülke demokrasisi için. Ama Sayın Kılıçdaroğlu bu yaklaşımı “kendisini affetme” gibi anladı ve tepki gösterdi. Sayın Erdoğan dahil olmak üzere bütün liderler siyaset dilini yumuşatmaları gerekiyor. Birbirlerine karşı sert söylemlerden kaçınmaları gerekiyor. Toplum olarak siyasi liderlerden hepimizi kucaklayan bir dil bekliyoruz.

Batılı güçler, başta ABD olmak üzere, bütün ülkeyi, bütün toplumu Sayın Erdoğan’a olan karşıtlık gerekçesiyle ‘Dolarlarının değerini TL karşısında yükselterek’ terbiye etmek istiyor. Terbiye şöyle dursun, bizi milleti almak istiyorlar. Doların ve Euro’nun bu yükselişiliderlerce‘Ucuz Oy Avcılığı’ taktiğine kurban edilmemeli!

Helalleşme ile ilgili bir soruyu da Kürt tarafı için soralım.Peki Kürtler kendi içinde helalleşmesi gerekmiyor mu? Bence Kürtler kendi aralarında helalleşmeli. En basit bir tabirle Kürt siyasi hareketinin liderleri birbirlerine HAİN dediler. Liderler bunu deyince tabanları diğer tarafın liderlerine ağza alınmayacak hakaretlerde bulundu. Bütün bunlar için helalleşme gerekmiyor mu?

Saygıyla…