Eğitim, kişiye belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırılması, yetiştirilmesi, geliştirilmesi anlamına gelir. Bu tariften de anlaşılacağı gibi eğitim, yeni nesilleri toplum hayatındaki yerlerini almaları konusunda donatır. Yani bir nevi fertlerin geleceklerine yön verirken, aslında ülkenin de geleceğini de belirler.

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde okul öncesi, ilk, orta ve lisede 18 milyonun üzerinde öğrenci, 1 milyon 77 bin dolayında öğretmen bulunuyor. Yani bir nevi fertlerin ve ülkenin geleceğini Milli Eğitim Bakanlığı yönlendirip, şekillendiriyor.

Fakat her nedense bu kurum, her dönemde olduğu gibi 18 yıllık AK Parti iktidarı döneminde de en çok eleştirilen kurumların başında geldi. Çünkü AK Parti döneminde bile onca bakan değişti ve her gelen bakan, gidenin ‘enkaz’ bıraktığını ima eder ve hemen kolları sıvar, liderinin direktifleri doğrultusunda sistemi ‘yenileme’ yoluna gider. Bu sistem değişikliklerinden biri de, önceki dönem ismi TEOG, yani Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı olan sistemin ismini LGS, yani Liselere Geçiş Sınavı olarak değiştirilmesi oldu.

Ne değişti, ne kadar değişti, ülkeye ne getirdi ne götürdü derseniz, eğitimde dünya sıralamasındaki yerimize bakmamız yeterli olur sanırım. Ha burada bireysel çabalarla bulundukları şehirlerde, ilçelerde, beldelerde, köylerde görev yapan ve onca imkansızlığa rağmen birçok başarıya imza atan eğitimcilerin hakkını da teslim etmek lazım. Ancak bu lokal başarılar, genel başarıya maalesef yansımıyor.

Bu belirlemeleri yaptıktan sonra asıl konumuza gelelim. Neden öğrenciler 'geçti', veliler 'kaldı' derseniz; Cumartesi 1 milyon 600 bin öğrenci Liselere Geçiş Sınavı’na girdi. Salgın nedeniyle uzunca bir süre sınavın ertelenip ertelenmemesi tartışıldı. Sonuç itibariyle korku ve endişe altında olsa da, bu sistem içinde yapılması gereken sınav yapıldı. Keşke hiç sınav olmazsa ve her öğrenci istediği lisede parasız ve fırsat eşitliği altında eğitim alabilse.

Sınav günü ülkenin birçok yerinden gelen haber, görüntü ve yerelde yaptığımız gözlemlere baktığımızda, Milli Eğitim Bakanlığı, yani devlet gerekli bazı yerlerdeki ufak tefek aksamaların dışında gerekli tedbirleri iyi almıştı ve hakkını teslim etmek lazım. Neydi bunlar.

-Öğrencilerin kendi okullarında sınava girmesi,

-Sosyal mesafenin sağlanabilmesi için okullarda önceden güvenli alanların oluşturulması,

-Öğrencilerin, hijyen koridorları ve sosyal mesafe kurallarına göre sınav binalarına alınması,

-Öğrencilerin el dezenfektanı kullanmalarının sağlanması,

-Sınav salonunda öğrenci ve görevliler için tıbbı maske konulması,

-Sınav giriş belgelerini oturdukları sırada bulanması,

-Velilerin bahçeye alınmaması,

-Sınavın iki oturum halinde yapılması ve arada gerekli tedbirlerin alınması,

-İsteyen öğrencinin, sınav sırasında maskesini çıkarmasına izin verilmesi.

Öğrenciler, bu kadar stres ve baskıya rağmen, neredeyse tüm bu kurallara harfiyen uydu ve bu zorlu sınavdan başarıyla 'geçti.'

Gelin görün ki veliler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Hepsi hiç salgın yokmuş gibi hareket ederek, gerek Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerinin, gerekse diğer bilim insanlarının yaptığı uyarıları hiç dikkate almadıkları ve hiçbir tedbir almayarak, bu zorlu sınavda başarılı olmayarak ‘kaldılar’.

Her nedense 1 Haziran’dan bu yana mesafeli sosyal yaşamı, normal yaşama dönüş gibi algılıyoruz. Hiçbir kurala uymuyoruz, gereğini yapmıyoruz. Ülke genelinde vaka sayısı artıyor. Böyle giderse daha da artacak.

Son olarak Diyarbakırlılara bir uyarı yapmak istiyorum. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sürekli olarak kentteki vaka artışlarına dikkat çekiyor ve 30’un üzerinde hastanın solunum cihazına bağlı olduğunu belirtiyor. Ayağının tozuyla göreve başlayan Vali Münir Karaloğlu ise koronavirüsten 54 kişinin öldüğünü söylüyor. Sağlık Bakanlığı’nın Hayat Eve Sığar uygulamasında, 1 Haziran öncesine kadar sınırlı birkaç yerde kırmızılık yani vaka görmek mümkünken, şimdi neredeyse Diyarbakır’ın tamamı kıpkırmızı. Lütfen kurallara uyalım. Sadece kendi yaşamınızdan sorumlu değilsiniz. Unutmayın başkasının hayatı da size bağlı. Hadi elbirliğiyle bu uygulamadaki görüntüyü yeniden eski haline getirelim.

Sevgiyle kalın.