Koronavirüs hakkında birçok köşe yazarı gibi bende onlarca yazı yazdım. Sonra baktım ki kime ne yazarsan yaz, ne söylersen söyle nafile. Herkes bildiğini yapıyor, umursamazlık almış başını gidiyor. Bende bu konuda fazla yazmama kararı alacaktım ki 27 yaşında gencecik yeğenimizi Koronavirüs nedeniyle toprağa verince, yeniden yazma gereği duydum. Çünkü bu illet genç-yaşlı, hasta veya sağlıklı dinlemiyor. Virüs akciğerlere ulaştıktan sonra kurtuluş çok zorlaşıyor. Dolayısıyla başta gençler olmak üzere herkesin üzerine düşeni fazlasıyla yapması gerekiyor. Yoksa tüm bilim insanlarının dediği gibi Eylül ile birlikte çok zorlu bir süreç bizi bekliyor.

Koronavirüs’ün Çin'in Hubey Eyaleti’ne bağlı Wuhan kentinde ortaya çıkışı üzerinden yaklaşık 9 ay geçti. Koronavirüs bu süreçte 764 binin üzerinde insanın canını alırken, bu amansız hastalığa yakalananların sayısı 21 milyon 600 bini aştı. Bu zorlu 9 ayda dünyanın her ülkesi farklı şekilde tedbir almaya, vatandaşlarını korumaya çalıştı, halen de çalışıyor. Bazı ülkeler ekonomiden önce vatandaşının sağlığını düşünürken, bazı ülkeler ekonomiye insan sağlığını tercih etti. Kimi ülkeler vatandaşına maddi manevi her türlü desteği verirken, bazı ülkeler ise boş verin maddi manevi desteği vatandaşından para bile topladı.

Koronavirüs mücadelesinin ön saflarında, hiç kuşkusuz büyük mücadeleler veren sağlık çalışanları ve sağlık çalışanlarının yardımcıları bulunuyor. Sağlık emekçileri bir yandan insan yaşamını korumaya çalışırken, bir yandan da büyük risk altında bulunan ailelerini ve sevdiklerini korumak için büyük fedakarlıklara katlanıyor. Neredeyse tüm dünya ülkelerinde sağlık çalışanlarının bu fedakarlığı avuçlar patlayıncaya kadar alkışlandı. Başta Sağlık Bakanımız olmak üzere diğer tüm yöneticilerimiz sağlık çalışanlarına çeşitli vaatlerde bulundu. Fakat ne yazık ki, neredeyse bunların hiç biri yerine getirilmediği gibi, sağlık emekçileri arasında ayrımcılık iddiaları gündeme geldi.

Salgının başında avuçlarımız patlarcasına alkışladığımız sağlık emekçilerini bugünlerde ise, ne yazık ki el birliğiyle tüketiyoruz. Kurban Bayramı tatilinde sahillerde, otellerde, düğünlerde, asker uğurlamalarında, kafe ve restoranlarda, eğlence mekanlarında, piknik alanlarında verdiğimiz görüntülerle, bir türlü takmayı beceremediğimiz maske, uymadığımız mesafe ve boş verdiğimiz hijyen kuralları nedeniyle avuçlarımız patlarcasına alkışladığımız sağlık çalışanlarını tükettik.

Tükendiklerini sağlık emekçileri söylüyor. Türk Tabipleri Birliği, ‘Covid-19 İzleme Kurulu, 5 Ay Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, benimsenen salgın stratejisinin başarılı olmadığını, salgın kontrol altına alınamadığını ve sağlıkçıların tükenmeye doğru gittiğini söyleyerek, 11 Mayıs başlayan normalleşme süreci ile birlikte 27’si hekim 53 sağlık çalışanının Covid-19 nedeniyle öldüğünü, birçok sağlık çalışanının enfekte olduğunu açıkladı.

Türk Tabipler Birliği Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Feride Aksu Tanık da, merkezi otoritenin kendi sorumluluğunu ‘uyarma’ ve ‘tedavi’ ile sınırladığın, ancak pandemi ile mücadelenin bireylerin önlemlerine bırakılabilecek bir mesele olmadığını ifade ederek, ‘Sağlık emekçilerinden ve yerelden yükselen çığlıklara kulak verilmeli, çünkü sağlık çalışanları tükenmektedir. Sağlık çalışanlarının özlük haklarının geliştirilmesi ve Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının geride kalan yakınlarının yaşamlarının güvence altına alınmalıdır’ diyerek, Sağlık Bakanlığı’nın verilerinin aksine toplumda 9.9 kat daha fazla aktif vaka bulunduğunu söylüyor.

Bir açıklama da, Göğüs ve Solunum Hastalıkları uzmanlarının kurduğu Türk Toraks Derneği’nden geldi. Türk Toraks Derneği, Koronavirüsü vakalarında ciddi artış oluğunun altını çizerek, salgının kontrolünün kaybedildiği kaygısı taşıdıklarını ve birinci dalganın ikinci zirvesine doğru hızla gidildiği uyarısında bulunarak, ‘Alanya, Batman, Manisa başta olmak üzere çok sayıda göğüs hastalıkları hekimi istifalarını verdi. Sağlık çalışanlarında tükenmişlik izlenmektedir’ denildi.

Tüm bunlar durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor. Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipler Birliği’nin açıkladığı rakamlar arasında büyük fark var. Sağlık Bakanlığı, günlük ortalama 900 ile bin 200 vaka açıklarken, Türk Tabipler Birliği, hatta bir süre öncesine kadar valilerin Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep’te açıkladığı vaka sayılarının bunun çok üzerinde olduğunu sağır sultan bile biliyor. Şimdi, daha önce avuçlarımız patlayana kadar alkışladığımız ve tükenmek üzere olan sağlık çalışanlarının işini kolaylaştıralım ve kurallara uyalım.

Sevgiyle kalın.