Türkiye tarihinin en önemli programlarından biri yapıldı. İstanbul adayları Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım, İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde karşı karşıya geldi. Herkes İsmail Küçükkaya'nın nasıl bir moderatörlük yapacağını tartışırken, Küçükkaya beklenenin çok altında bir performansla programı tamamladı. Özelikle program sonunda "Beni nasıl beğendiniz" ve Binali Yıldırım'a, "Siz niye bana teşekkür etmediniz" açıklamaları ise mizah dergilerine kapak olacak tarzdaydı.

Ben en çok HDP seçmenleri ve Kürtler konusunda neler söyleyeceklerini merak ediyordum. Açıkçası ikisi de topu orta sahada çevirerek, hiçbir şey söylemedi. Küçükkaya'nın, "Türkiye sevdalısı Kürt kökenli seçmenler" demesi ise literatüre girdi. Nasıl ki Türkiye sevdalısı Türkler diye bir deyim yoksa, Türkiye sevdalısı Kürtler diye bir deyim de yok. Kürtleri bu şekilde vurgulayarak sınıflandırmak bilinç altında nasıl bir ırkçılığın faşizmin gizli olduğunu gösteriyor. Ben bir Kürt olarak yaşadığım yerin sevdalısı falan olmak zorunda değilim.

Bir yerde yaşıyorsam orayı sevmek zorunda da değilim. Her şeyden önce Kürt kökenli hiç değilim sadece Kürdüm. Kimsenin beni köklerime, çarpanlarıma ayırmaya ne hakkı var ne de haddi var. Her Kürtler'den bahsederken milliyetçi Türkler'in düşünülerek konuşulması da ayrı bir faşizmdir. MHP'liler kızmasın diye beni aşağılayamazsınız. Ben bu faşizminize küfrediyorum diye de beni geri kalmış bir Kürt olarak lanse edemezsiniz.

Herkesin Kürtler üzerinde hassasiyetlerini boşalmasına izin vermek de ayrı bir ezikliktir. Bizler kimsenin hassasiyet çizgileri arasında sıkışmak zorunda değiliz. Bu kadar çok Kürtlüğümüzü vurgulamak zorunda bıraktığınız için de ayrıca utanması gereken birileri varsa, yine kendine demokratım diyen sizlersiniz. Diyarbakır'a gelince Kürt, Kürdistan diyenler, İstanbul'a ulaştığında "Kürt kökenliler" diyebiliyor.

Kürt siyasetinin temsilcilerinin de artık özgün bir politika ortaya koyması gerekiyor. HDP sorusuna bile, AK Partili, CHP’li, İYİ Partili, Saadet Partili seçmenler ve kısık bir sesle son sırada HDP seçmenleri deniyor. HDP'nin de buna karşı net politikalar ortaya koyması gerekiyor artık. İstanbul'da çok net bir durum var. HDP seçmenleri hangi adaya oy verirse o kazanır. Ne Ekrem İmamoğlu'nun karizmatik kişiliği, ne de Cumhur ittifakının o tüm dayanılmaz bütünlüğü. İstanbul'da seçim sonucunu belirleyen HDP seçmenleri ve Kürtler'dir. HDP'nin bu seçimde her ne kadar AK Parti'ye kaybettirmek gibi bir politikası varsa da, daha sonraki seçimlerde daha pazarlıklı olmalıdır. Siyaset bir uzlaşma işidir aynı zamanda. Hiçbir uzlaşıda tek taraflı bir fedakarlıkla olmaz.

KAYAPINAR İŞÇİSİNİN İĞRENÇ DURUMU

Bir de Diyarbakır'da kayyum dönemlerinde kalanların yaptıkları var. En son güvenlik kamerasına takıldı. Kayapınar Belediyesi'nde maaş alan bir işçi, çöp kutusundaki çöpleri yere dökerek dağıtıyor. Bu görüntü Türkiye genelinde büyük tartışma yarattı.

Görüntülerin hemen ardından Kayapınar Belediyesi bu kişinin işine son verdi. Yine geçtiğimiz haftalarda Kayapınar Belediyesi'ne bir haber için gittik. Orada kapıda bekleyen güvenlik zabıtaları çok terbiyesizce bir şekilde, defalarca kimlik sordu ve içeri girmemize bile izin vermedi.

Tabi bu durumu belediye yetkililerine söylediğimizde ise o kişilerin Kayyum döneminde alındıklarını ve bu şekilde davrandıklarını söyledi. Hiç kimsenin bu şekilde davranmaya hakkı yoktur. Ne basın mensuplarına ne de başka birilerine.

Bu kişiler eğer ki, çoluk-çocuklarının rızıkları için çalışmıyorlar da başkalarının yönlendirmeleri ile çalışıyorlarsa, derhal işlerine son verilmelidir. Bu kişilerin orada kalma süreleri ne kadar uzarsa HDP’li Belediyelerine olan kızgınlıklar da artar.