Türkiye uzun süredir bir kültürel kimliklere sıkışma ve kimlikler üzerinden bir kutuplaşma yaşıyordu. Pandemi ve ekonomik kriz nedeniyle kültürel kimliklere olan kutuplaşmada erimeler var.

Artı Gerçekten Alin Ozinian’a konuşan KONDA’nın genel müdürü Bekir Ağırdır, seçmenin halet-i ruhiyesini değerlendirdi.

Ağırdır,“Pandeminin ürettiği can derdinin yanı sıra, Türkiye 2017-2018’den beri ciddi bir ekonomik krizde. Şimdi bir başka evresine geçtik ama son 2 aydır, onun ürettiği bir geçim derdi var uzun süredir. Bütün bu kaygılar nedeniyle müthiş bir endişe yüklüydü tabi ki toplumsal psikoloji. Bizim ölçümümüze göre de, Dünya Sağlık Örgütü’nün bir endeksi var, ona göre de toplumsal psikoloji depresyon seviyesinde diye tespit ediyorduk. Ama her şeye rağmen sonbaharla beraber hem pandeminin bir an önce bitmesi umudu, hem ülkenin artık bu kadim meselelerinde bir rahatlama arzusuyla insanlarda umutlanma ihtiyacı, bu sıkıntılı dönemi geride bırakma heveskarlığı yüksekti” dedi.

Kültürel kimliklere olan kutuplaşmada erimeler var diye belirten Ağırdır, “Toplum telaşlı, hevesli ve arzuluydu normale dönmek ve bir şeylerin değişmesi yönünde. Ben şöyle bir şey söylüyordum hep, uzun süredir kasırga geliyor diyoruz ama artık kasırganın gözündeyiz. Çıkmayı düşünmek, insan zihninin kasırgadan sonraki döneme odaklanması için bir fırsat alanı vardı nitekim ve metafor da şuydu:

100 metre yarışlarında bütün atletler başlangıç çizgisine sıralanırlar, herkes ellerini o çizgiye koyar, ayaklar tam o yaylara konmuştur ve hakemin başlama düdüğü bekleniyordur. Ama o anda birdenbire bir şey oldu ve piste sokak köpekleri daldı bu döviz kuru sarsıntısı üzerinden hepimiz darmaduman olduk. Yani ne yarış başlayabildi ne de bitiş çizgisi kaldı ortada, bitişteki ip de kalmadı.

Şimdi toplumda biraz da hedefini kaybetmenin şaşkınlığı var ama bugünleri sıyırıp, bu sıkıntıları geride bırakma konusunda müthiş bir arzu ve heves de var. Ama “nasıl bir yolculukla bu sıkıntılar geride bırakılır?”a dair yeni fikirlere, yeni sözlere, yeni yüzlere, seslere, açlık var. Ama henüz onu da bulabilmiş değil toplum.

Tabi ki pandeminin müthiş bir melanet tarafı var. Hala 180-190 yurttaşımızı kaybediyoruz her gün. Konuşuyoruz hep beraber, farklı tonlarda, dozlarda ama sahip olduklarımıza özen gösterme konusu da gündeme geldi. Buna önce ev ahalimiz, ailemiz, yakın dostlarımız, sonra giderek sokak, sokaktaki hayvanlar, diğer insanlar, mahallemiz, ülkemiz eklendi. Galiba yeniden bir özen gösterme duygusunu keşfettik.

Toplumun o heveskarlığını körükleyen şey buydu biraz da, aynı zamanda dayanışmayı keşfetti toplum. Dolayısıyla bütün bu hikayenin özeti şu diyebilirim: Türkiye çok uzun süredir bir kültürel kimliklere sıkışma ve kimlikler üzerinden bir kutuplaşma yaşıyordu. Pandemi ve ekonomik kriz nedeniyle şimdi kültürel kimliklere olan kutuplaşmada erimeler var, zayıflamalar var. Onun yerine sınıfsal olan, özellikle kalıcılaşan adaletsizlik ve yoksulluk üzerinden bir başka hemhal olma hali var toplumda” dedi.

Editör: TE Bilişim