HERKESİN gündemi malum koronavirüs. İlk başlarda "Ne de olsa uçakla bile onbinlerce kilometre

ötede Çin. Bize kadar gelemez bu virüs" diyenler, dünyayı sarmalayan illet karşısında şimdi çaresiz…

Tıp dünyası bu virüse karşı amansız bir çalışma içerisinde. Sosyal izolasyon ve yaşamın devamlılığı için tüm ülkeler kendilerince tedbir almış durumda… Türkiye'de ise önce "Evde Kal" çağrıları yapıldı; vaka ve ölüm sayıları artınca da özellikle yaşlıların ve solunum sorunu olan hastaların dışarı çıkmaması için uyarılar…

Ancak ne yazık ki tüm çağrı ve uyarılara kulak asılmayınca 65 yaş ve üstüne sokağa çıkma yasağı getirildi.

Bu yasağı çiğneyen çiğneyene. 3 bin 150 TL'lik cezalara rağmen bu yasağı delenler sokaklarda cirit atıyor. Birçoğumuzun annesi, babası, dedesi var. Bunları koruyalım; ihtiyaçlarını biz karşılayalım. Sokağa çıkmalarının önüne mutlaka geçelim.

Her can değerlidir. Hükümetin almış olduğu bu karar karşısında yaşamın kutsallığını kavramak gerekir.

Ancak dalga geçerek değil!

Sokağa çıkan yaşlılarımızı zabıta ve polismiş gibi sorgulamak, dalga geçmek alçaklıktır.

Yaşlılarımızı istismar edenlere iki çift lafım var; Sizin babanızla, amcanız, dayınız veya dedenizle dalga geçilse ne yapardınız?

Empati kurun biraz...

Gelelim memleketimize. Yapılan bir araştırmaya göre kent halkının yüzde 20'lik kısmı tedbirlere uyup, evinden dışarı çıkmıyor. Geri kalan hiçbir şey yokmuş gibi hayatına devam ediyor.

Yasaklanan kahvehaneler yerine artık parklar tercih ediliyor. Üstelik mesafe olmaksızın.

Bu virüs bana bulaşmaz demeyin. Konunun uzmanları açıkladı. Bu virüsün yüzeyde kalma süresi 17 gün. Bir kişi onlarca kişiye bulaştırabiliyor.

Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca, her ne kadar kentlerdeki vaka haritasını açıklamasa da, Diyarbakır'da tespitli ve şu an karantinada olan hastalar var.

Dikkat edelim!

Tedbiri biz alalım, takdir Yüce Allah'ın...