Evet sevgili dostlar, Çin’de başlayan ve bütün dünyaya yayılan Koronavirüs salgının üzerinden Türkiye’de 9 ay geçti. Bu köşeden onlarca defa yazdım ve yazmaya da devam ediyorum. Keşke yazmaya devam etmeseydim, hastalık bitmiş olsaydı ama maalesef resmî olarak Koronadan ölüm sayısı 11 bini aştı. 1. pik, 2. pik derken bilim insanlarına göre 3. pik yaşanıyor. Hayatlar kaybedildi, yaşam alanları kısıtlandı, dışarıda umuma açık alanlarda sigara içilmesi yasaklandı, 65 yaş üstü sevdiklerimize yine saat uygulaması geldi ve yine başa mı dönüş yapıyoruz.

Tedbirler esnetildi buna üretimin devamı denildi, yaşamın normalleşme süreci denildi vs vs... Fakat bir gerçeklik var ki adına ne denilirse denilsin, herşey de olduğu gibi toplum bunu da kanıksadı ve buna da alıştı. Tabiri caizse saldık çayıra, mevlam kayıra. Genel kanı ‘Nasılsa hepimiz yakalanacağız ama öyle, ama böyle. Biran önce olup bitsin’ diyenler maalesef çoğunlukta. Oysa buna katılmak mümkün değil, olmaz ve olmamalı. İnsan sevdiklerinin, hemşehrilerinin, tanıdık veya tanımadıklarının hastalıklarına ve ölümüne kendini alıştırmamalı. Bu çok kötü bir alışkanlık kabul görmesi, kanıksanması kabul edilmemesi gereken bir düşünce…

Aylar önce demiştim şimdi yine tekrar ediyorum; bir süre daha herkes kendi karantinasını oluşturmalı, maskesini mesafesini ve temizliğini elden bırakmadan o zor süreci biraz daha devam ettirmeli.

Evet, herkes farkında hastalığın ne kadar acımasız olduğunun ama ‘Yakalanayım da kurtulayım’ demekle olmuyor. Çünkü kurtulamayabiliriz. Zarlar herkes için dü şeş gelmeyebilir.

Biraz daha sabır…