Dışarıda yağmur yağıyordu. Bulutlar kararmıştı, parça-lanmıştı gökyüzü. Gökyüzü ağlıyordu, belli ki o da mutsuz benim gibi. Sensizliğe yağıyordu yağmur, sağanak halinde hem de.

Sen yoktun, sen duymuyordun…

Yağmurun sesine karışmıştı ayak seslerin. Ve sen gitmiş-tin. Bir yağmur damlası olup gitmiştin.

Mutsuzluğa teslim olmuş halinle, yasaklarınla, ayağındaki prangalarla, bir yağmur damlası gibi eriyip gitmiştin.

Çaresizliği, umutsuzluğu yaşayan ben kalmıştım geride…

Islanıyordum, üşüyordum, kanım donuyordu; kalbimeyse hüzün doluyordu. Ruhum da bedenim gibi üşüyordu. Yağ-muru artık hiç sevmeyeceğim diye mırıldanıyordum… Ne oluyordu bana? Ağlayıp, tükenip, eriyor muydum?

Sen de giderken benim gibi üşüdün mü, seninde yanakların ıslandı mı öyle?

Gitmiştin sen, gitmiştin bahar yağmurum.

Ve sen giderken ölüm çığlıkları kopmuştu içimde…

Kimseler anlamadı sana ağladığımı, gözyaşlarım yağmura karışınca…

Oysa gökyüzü yağmurla canlanıyordu, bense sensizliğinle ölüyordum.

Seninle yaşadıklarım öylesine bir sevda değildi. Bir bahar yağmuru gibiydin, ancak geldin ve geçtin sanma. Gittin ama geçemedin. Senin gitmiş olman seni benden götüremedi, silemedi seni içimden. Sevdan bir yanardağdı, sevdan yüreğimde patlamıştı. Şimdi yüreğim kaynayan bir kazan gibi, yangın yeri şu yaralı yürek. Bu yürek ağlar, hep sensizliğe ağlar…

Sesin yankılanıyor, sessiz olan bu yerlerde ve anlıyorum ki; hayat oynuyor yine benimle. Belki de bu bana oynanan son sahne. Ölür ölür yeniden dirilir; yine seni beklerim, yine sana yanarım, yine sana ağlarım.

Herkesin bir sonbaharı vardır; Kiminin yaşamadan yaşlandığı kiminin yaşlanmadan yaşadığı gibi...

Şimdilerde deli bir viraneyim yaşamın sokaklarında, ömrümü adamışım ruhunun ince teline. Ya benim olacaksın ya da benim kendimden vazgeçeceğim bu sonbahar demlerinde.   

Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını; herkesin yüzü ıslak, başları eğik, herkes benim gibi boynun bükük dolaşıyordu caddelerde, oysa ben sensizliğin mevsimini yaşıyorum. Bir yağmur damlası seni seviyorum anlamı taşısaydı ve sen bana seni ne kadar sevdiğimi soracak olsaydın inan ki bir tanem her gün yağmur yağardı. Oysa biz seninle el ele tutuşup, Mezopotamya'nın tüm coğrafyasını ıslak tenimizle ısıtmayı hayal etmiştik.

Yağmur yüreklim. Seni ne çok sevmişim bahar yağmu-rum. Ben sana tutkun, sen bahar yağmurlarına aşıktın yağmur damlası…