Sevgili dostlar;

Şiddet konusu, özellikle kadına yönelik şiddet Türkiye gündeminden bir türlü düşmüyor. Her gün dövülen, öldürülen kadın haberiyle uyanıyoruz. Ne oluyor? Bu kadar mı aciz ve cahil bir toplum olduk? Önceki yıllarda İzmir’de sekiz aya yakın “Kadına Yönelik Şiddet ve Toplumsal Cinsiyet” konularında seminerler vermiştim.

Bu seminerlerde gözlemlediğim kadarıyla kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla çıkarılan 4320 sayılı Aileyi Koruma Kanunu’ndan ve sonrasında bazı değişiklikle bu kanunun yerini alan 08/03/2012’de kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’dan toplum olarak habersiziz. Kanunlar toplum sahip çıktığı ölçüde anlam kazanır, norm olma niteliğine kavuşur, aksi halde yok hiç hükmündedir. Bu kanun 1998 yılından beri yürürlükte. Kanunun amacı ne? Neler öngörüyor? Bunlardan biraz söz etmek istiyorum.

İsterseniz öncelikle kadına uygulanan şiddet türlerini kısaca görelim…

Fiziksel şiddet; tekme, tokat, yumruk, bıçakla veya silahla yaralama…

Psikolojik şiddet; aşağılama, hor görme, küfretme, alay etme, küçük düşürme, bağırma…

Ekonomik şiddet; çalışmasına izin vermeme, parasına el koyma, harçlık vermeme…

Cinsel Şiddet; tecavüz etmek, kabul etmeyeceği şekilde cinsel ilişkiye zorlama, namus ve töre nedeniyle baskı uygulama…

İzole etmek; arkadaşlarıyla ve akrabalarıyla görüşmesine izin vermemek, evden dışarı çıkarmamak… Bunlara daha birçok şiddet türü ekleyebiliriz.

Şiddeti önlemenin en iyi yolu nedir? Tabi ki en önemli yöntem erkeği doğumundan itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitmektir.

4320 sayılı yasa, ailenin korunması için var olan bir yasadır. Yasanın çıkarıldığı 1998 yılından günümüze dek bu konuda birçok uygulamalar kaydedildi. Öncelikle emniyet ve diğer kolluk kuvvetleri yasa hakkında bilgilendirildi. Geçmişte, şiddette uğrayan kadına “kocandır döver de sever de”, “kol kırılır yen içinde kalır” diye cevap veren polis zihniyeti artık günümüzde değişmiştir.

-Şiddet gören kadın en kısa sürede şiddet ortamından uzaklaşmalıdır. Önceden kimlik fotokopisini ve bir miktar parayı bir dostuna ya da arkadaşına bırakmasında fayda vardır. Çünkü şiddet genellikle gece uygulanıyor. Şiddete uğrayan kişi çantasını, cüzdanını yanına almak için fırsat bulamayabilir.

-Şiddet ortamından kurtulan kadın, en yakın karakola giderek şikayette bulunabileceği gibi, doğrudan savcılığa veya aile mahkemesi hakimliğine de başvurabilir.

-Karakola gittiğinde mutlaka tutanak tutulmalıdır. Bu tutanakta kendisi ve eşi ile ilgili detaylı bilgiler vermelidir. Eşi çalışıyor mu? Geliri ne kadar? Ev kira mı? Buna benzer soruların tümüne cevap verebilecek nitelikte olmalıdır.

-Gerekiyorsa polisler tarafından hastaneye götürülüp rapor alınmalıdır.

-Tüm bu işlemler ücretsiz yapılmaktadır. Daha sonra dosya sırasıyla savcılığa ve aile mahkemesine gönderilir. Hakim dosya üzerinde karar verir.

Aileyi Koruma Kanunu gereği hakim, şiddet uygulayan eşin 3 aydan 6 aya kadar evden uzaklaştırılmasını, silah ve benzeri araçların elinden alınmasını, telefon ya da mektupla kadını rahatsız etmesinin önlenmesini, alkol ve uyuşturucu gibi maddelerin kullanımını veya kullanıp eve gelmesinin yasaklanmasını tedbir amaçlı karar altına alabilir. Ayrıca nafakaya da hükmedebilir. Burada amaç; boşanmaya gidilmeden ailenin korunmasıdır. Buna rağmen şiddet devam ederse, bu kez ceza kanunları devreye girer.

Şiddettin olmadığı bir ortamda yaşamak her kadının, şiddetsiz bir ortamda büyümek her çocuğun hakkıdır. Şiddet, ancak kararlı bir duruşla bitirilebilir, susarak bitirilemez.

Toplumsal barış için, daha güzel bir yaşam için, mutluluk için şiddeti bitirmeliyiz.