Özlemle, titreyerek yürüyorum bu kentin sokaklarında. Her yerde gidişinin izini görüyorum. Ayrılık kokuyor sahiller, bulvarlarda özlemle esiyor rüzgâr. Gözyaşlarının ıslattığı rıhtımlar kederle inliyor, balıkçı şarkıları hep acemaşiran, şairler şiirlerini tek başlarına okuyor. Özlem kokuyor yollar, ayrılığın izi duruyor orada, bir kere olsun dönüp bakmadın arkana hatırlıyorum.

Ayrılığın bataklığına saplandın, sonra beni de çektin. Bu karanlıktan çıkacak gücüm var mı? Düşünmedin.

İçinde, çok derinlerde bir yerlerde sakladığın anılarının ölümsüz kahramanı bendim, oysa giderek yabancılaşıyorum, tanımadığım yüzler çoğalıyor, sesler birbirine karışıyor. Ruhum bir yangında yanıyor. Ateşin ve suyun kutsallığına inanıyorum, o yüzden istiyorum bir yağmur yağsın, ateş ve su öpüşsün öksüz ruhumda.

İçimde bir boşluk giderek büyüyor.

Ayrılık, özlem ya da gurbet acısıdır bu. İçimde yaralı bir ceylanın inlemesi. Sesimin titreyişlerinde aşk ezgisi.  Ruhumda sonsuza dek kavuşma isteği, içimde bir boşluk giderek büyüyor, o beyaz hiçlikte duruyor gözlerin. Gözlerime vuruyor, gidişinin resmi. İçimdeki boşluk kanıyor. Başkalarına âşık kadınlara âşık oluyorum sebepsiz, sonra ne yapacağımı bilmiyorum, pişmanlık kanımı emmiyor. Şehrin çıkmaz sokaklarına sapıyorum sensiz.

Sığındığın kente gelmek istiyorum peşinden. Seninle aynı göğe bakmak, aynı yağmurlarda ıslanmak, aynı şarkıları dinlemek istiyorum. Soğuk rüzgârları çekmek istiyorum içime. Sığındığın kente gelmek istiyorum, seni göremezsem de. Ölü bedenime can gelsin istiyorum. Gelsem, o kentin karanlık sokaklarında yürüyeceğim önce. Gelip geçenlerin yüzüne bakacağım senden bir iz bulmak umuduyla. Kalpleri kırık, ruhları yaralı ne kadar kadın varsa hepsiyle dost olup onların yıkık düşlerine sığınmak istiyorum. Belki biri niyetimi anlar da beni sana getirir. 

Gece yıldızlara bakıp şiirler okuyacağım, kirpikleri ıslak kadına. Kalbine bir kez daha dokunacağım, biliyorum o vakit bulutlar dağılır, aşk bir gamze gibi dudaklarına ilişir. Ne kadar tutsak kuş varsa kanatlanır, o vakit ruhun aydınlanır, aklına bizim şarkımız gelir, onu söylersin. O zaman belki içimdeki boşluk da daralır.

Biliyorum, beni hep hatırlayacaksın. O kırmızı gülle kapına gelişimi, sıcak sarılışımı, hatırlayacaksın, şiirlerimi, şarkılarımı, gülüşlerimi. Rüyalarına konuk olacağım, saçlarının kokusuna mısralarımı asacağım. Benden kaçtıkça bana geleceksin.

Kalbim üşüyor, bu mevsim sensizliğin en soğuğu.

Yalnızlığı seven yanımla uzun yolculuklara çıkıp o yabancı şehrin karanlık sokaklarına uzanmak istiyorum. İntihara kalkışan biri gibi üşüşsün insanlar başıma. Biri kalbimi dinlesin, biri nefesime baksın. ‘Doktor yok mu?’ diye bağırsın biri. Ben en parlak yıldıza bakıp seni getireyim aklıma. Karanlık sokaklarına uzandığım şehrin kadınları hep yaralı olsun. Yüreklerinde cam kırıkları, bileklerinde intihar izi, gözlerinde ıslak bir keder olsun. Yaralı duygularıyla ruhları kanasın. Öyle olsunlar ki gözlerime baktıklarında hemen beni anlasınlar.

Kokunu özledim, sana âşık olduğum ilk günkü o kutsal tutkuyla. 

Her yerde gidişinin izini sürüyorum. Geleceğim sana, içimde büyüyen aşkın kanatlarını öperek. İzini sürüyorum her yaralı kadının kokusuna gelerek. Yüzünün berraklığına, kalbinin yumuşaklığına susadım. Ben bu yabancı kenti kıskandım, gelip ona sığınmışsın ya. 

Delice bir kıskançlıkla sokaklarında koştuğum şehir, seni dehlizlerinde saklıyor. Ruhuma söz geçiremiyorum, sensizliğin almış başımdan aklımı. Hele söyle neremden vurayım kendimi?

Sensizlik delirmektir, delirdim ben de. İzini kaybedeceğimi sandın, oysa sızlayan yaralarını takip ediyorum. Kanayan ruhunun izini sürüyorum, bu kentte yaralı kadınlar birbirlerine benziyor. Hangisinin gözlerine baksam seni ele veriyor.

Hepsi aynı şarkıyı söylüyor yaralarını sağaltmak için farkında değilsin.