Geçtiğimiz haftalarda siz değerli okuyucularım Silvan Tarihçesi (1 ve 2) adlı yazımı paylamıştım. Bu haftada yine siz değerli okuyucularıma Silvan Kalesi (3) adlı yazımı sizlerle değerli okuyucularımla paylaşıyorum.  

Silvan tarihçesi, bu kadim kentin tarih boyunca gören herkesi büyülemiş ve etkilemiştir. Eminim ki, sizlerde bu tarihi gerçekleri okuyup öğrendikten sonra, içinizde bir hayranlık duygusu oluşacaktır. Tarihini sev, geçmişini yaşat ki, geleceğe bırakacağın bir serin olsun. 

İki surla çevrili, dörtgene yakın bir şekildedir. Kapsadığı alan doğudan batıya 600 metre, kuzeyden güneye 500 metredir. Yaklaşık 2200 metre uzunluğunda olan Silvan Kalesi’nin surlarında 50 burç ve kule vardır.

Silvan, Büyük Tigran tarafından M.Ö.77 yılında Tigranokerta adıyla ve 300 binlik nüfusuyla bir imparatorluk başkenti olarak kuruldu. Tarihteki etkin ve uzun serüveninde yıkımlar ve onarımlar yaşayan Silvan Kalesi M.S 410 yılında bir başka kurucusu olan tıp ve din adamı Mar Maruthas tarafından II. Şapur zamanında yapılan savaşta İran’da şehit düşen 40 Hıristiyan şehidinin kemiklerini getirip büyük bir merasimle Silvan’a gömülmesinden dolayı önem kazanmıştır. Bizanslılar bundan dolayı Silvan’a Şehitler Şehri anlamına gelen Martyropolis adını vererek bu adı resmen kullanmışlar.

İki sur ile çevrili Silvan kalesi VI. yüz yılda Bizans İmparatoru I. Justinianus zamanında esaslı bir şekilde onarılmış ve surlar son şeklini almıştır. M.S. 532 yılında tekrar eski heybetine kavuşan bu kale şehir yeni kurucusu  Justinianus’un adını alarak Justinianapolis adıyla Bizans’ın en önemli garnizon merkezi olarak tarihte yerini alıyor.

Müslümanlar döneminde Silvan’ın orta çağın en parlak ve en gelişmiş kentlerinden biri olması ve Meyyafarkin adıyla 101 yıl Mervani Devleti’nin Başkenti, Artuğlu Devleti’nin ikinci Başkenti, Hamdani Devleti’nin Hükümdarı Seyfüddevlenin Silvan’a gömülmesinin vasiyet edecek kadar sevdiği ve önem verdiği ikinci merkezi ve Meyyafarkin Eyyübilerin ana merkezi olması, Silvan’ın tarihte önemli bir rol almasına sebep olmuştur. Bu dönemde Kale-Şehir yeniden yapılırcasına iyice onarılmış, kaleye yeni burçlar ve surlar eklenmiştir.

ZEMBİLFROŞ BURCU

Silvan’da ve bölgede en çok tanınan burçtur. Zembilfroş Burcu bölgemizde biline efsane aşka da konu olmuştur. Silvan Kalesi’nin Kuzeydoğusu’nda bulunmaktadır.

EYYUBİ (ASLANLI) BURCU

Eyyubi eseridir. Burcun üzerinde bir birilerine bakan Aslan ile Kaplan’ın arasında güneş kabartması bulunmaktadır. Üzerindeki kitabe Meyyafarkin Eyyübilerin Hükümdarı Melik Evhad Necmeddin’e aittir. Nefis bir yazı ile yazılan kitabesi ünlüdür. Kalenin doğu tarafında, gazi caddesi üzerinde olup Şeyhalil Mezarlığı bitişiğindedir.

KULFA KAPISI

Silvan’da bilinen kapıların en ünlüsüdür. Kalenin doğu tarafında, gazi caddesine yaklaşık 50 metre uzaklıktadır. Kitabesindeki yazının mükemmeliyeti insanları büyüleyecek güzelliktedir.

SELAHADDİN-İ EYYÜBİ CAMİİ (SİLVAN ULU CAMİ)

Büyük Hükümdar Selahaddin-i Eyyübi 1185 yılında Meyafarkini (Silvan) zapt ettikten sonra Bizans bazilikasını sütunlarında kullanmak suretiyle bu güzel eserin meydana gelmesini sağlamıştır.

Silvan şehir merkezinde bulunan cami enine 4 nefin, ortada 3 nef boyunca bir mihrap önü kubbesiyle kesilmesinden oluşan bir planı vardır. Caminin büyük olan maksure kubbesi dikkat çeker çevresinde bir sıralı hacim bulunur. Bu kubbeyi tutan köşe ayaklar arasına ikişer ara ayak eklenmiştir. Artuklukların ve Eyyubilerin ortak eseri olan Silvan Ulu Camii şehre hakim olan medeniyetler tarafından onarılarak, yeni eklemelerle İslam dünyasına tekrar kazandırılmıştır.

Eyyubi hanedanlığının kurucusu Selahaddin-i Eyyubi’nin adını taşıyan ve bölgemizin en eski ve en büyük camilerden biri olan bu eser Silvan’a bir kültür mirası olarak sunulmuştur. 

Camii yapılış tarzıyla Anadolu’daki diğer eserlerin yapımında etkili olmuş ve örnek alınmıştır. Özellikle kapılardaki işçiliğin mükemmeliyeti ve zarafeti insanı büyülemektedir. Kubbenin kaidesinde Artuklular’dan Necmeddin Alpi’nin (1152-1176) bir kitabesi vardır. İnce taş işlemeli mihrabı ise Eyyubiler’den Emir Şahbettin tarafından yapılmıştır. XV. yüz yılda da sade ikinci bir mihrap yapılmıştır.

Ulu Camii’deki ikinci kitabe 1227 (h.624.) tarihli olup Eyyubilerden Ebu Muzaffer Gaziye aittir.

ÜSTÜN ABİ KONAĞI

Silvan şehir merkezi ve köylerde şehrin ileri gelenlerinin oturduğu köşk ve konakların sayısı hayli fazladır.

Şehir merkezinde bulunanlar arsında ikametgah olarak kullanılan Üstün Abi Konağı yerli ve yabancı turistlerin ve film yapımcıların yeni gözde yerlerinden biri. Konağın bir bölümünde halen üstün beyler ikamet etmektedir.

HASUNİ MAĞARA ŞEHRİ

Hasuni Mağaraları, Silvan’ın 7 kilometre doğusunda ve tarihi Malabadi Köprüsü ile Hasankeyf yol güzergahında yer almaktadır. Anadolu’nun en eski mağara yerleşimlerinden olan Hasuni Mağaraları antik dönemde özelliklede Hıristiyanlığın ilk yayıldığı dönemlerde ve orta çağda önemli yerleşim alanlarından biri olmuştur. Mağaraların aralarında kayalığın düzleştirilmesi ile yollar ve çıkış merdivenleri, sarınçlar ve su arkları, mağara kiliseleri, dokuma atölyeleri gibi yerleşimin sosyal ve kültürel ihtiyacını da karşılayacak yapıların yanı sıra orta çağda inşa edilmiş bir kilisede bulunmaktadır.

SİLVAN’A ÖZGÜN BABAKANÜÇ YEMEĞİ

Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’nin yıllardan beri süregelen babakanüç yemeği sofraların vazgeçilmez tadı.

Babakanüç yemeği patlıcan, sarımsak ve yumurtalı olarak yapılmaktadır. Önce patlıcanlar bir şişe geçirilerek tandırda pişirilir. Daha sonra kabukları temizlendikten sonra keskin bir bıçakla ufak ufak doğranır. Üzerine sarımsakları da ekledikten sonra tavada kızartılır ve üzerine yumurtalar kırılır. Piştikten sonra nefis babakanüç yemeği sofraya konulur.

GÜLAN BAYRAMI

İnsan ve doğanın uyanışı olarak nitelendirilen “Serê Gulanê” (Mayıs Başı-Bahar’ın canlanması) şenlikleri dolayısıyla ilçemizde binlerce kişi kırlara çıkarak kutlama yaptı.

Bayram ve zafer anlamına gelen “Sere Gulanê” için Silvanlılar her yıl 14 Mayıs’ta kırlara çıkıp, piknikler düzenleyip, şölenler yapıyor. Bu geleneğin nereden geldiğine ilişkin birbirinden farklı hikâyeler anlatılıyor. “Rumi takvime göre 1 Mayıs Bayramı aslında 14 Mayıs’tır. Tüm Silvanlılar da bu geleneği bayram havasında geçirir, eğlence düzenler” bu hikâyelerin yanında, farklı rivayetler de vardır “Serê Gulanê” şenlikleri için. Bir rivayete göre; bir dönem yağmur yağmamış Silvan’a. Bunun üzerine toplu olarak yağmur duasına çıkıp ilçe sakinleri dua etmişler ve dualar kabul olmuş. Tekrar yağmurun yağmasıyla Silvan’ın eski bereketine kavuşmuş. O gün bugündür “Serê Gulenê” kutlanır.

Başka bir rivayete göre, Mervanilerin zafer kazandığı gündür 14 Mayıs. Kırsal kesimde yaşayan insanlar, bu zaferi kutlamak için, dağlara doğru koşmaya başlar. Diğer bir rivayet ise Mervaniler dönemindeki kralın Arap asıllı olan vezirinin oğlu, Silvan sokaklarını gezindiği atı kirletir. Bu, bir hakaret kabul edilip, tepki uyandırır. Vezir haberi alır ve bunu bir savaş ilanı olarak kabul eder. Vezir, halkı piknik ve av için şehir dışına çıkarmaya teşvik eder. Şehir dışına piknik için çıkan Silvanlılar akşam evlerine gelirlerken kalenin kapılarının kapatıldığı görülür. Ve piknik yapma geleneği yüzyıllardır devam eder Mayafarkin’de.

ÖZLÜYORUM BEN ESKİ SİLVAN’IMI

 Silvan’ın eski adı Meyafarkin’di

Orda misafirperverlik hakimdi

Geceleri yıldızları hep sakindi

Özlüyorum ben eski Silvan’ımı

Kaniya navinde vardı ceviz ağacı

Gülan günleri dolardı hep ana bacı

Yapardı dolmayı hep ekşi acı

Özlüyorum ben eski Silvan’ımı

Kela Zembilfroşta gelmiştim aşka

Eski Silvanda aşk, inan bambaşka 

Güzeller içinde sevdiğim bambaşka

Özlüyorum ben eski Silvan’ımı                 

Tağa kurmancayı ben iyi tanırım

Gecesini ben gündüz sanırdım

Ayrıldığımda dostlar ben ağlardım

Özlüyorum ben eski Silvan’ımı