Türk Silahlı Kuvvetleri 10 Şubat’ta Irak’ın 35 km güneyine inerek PKK’nin önemli ve örgüt açısından oldukça stratejik kabul edilen Gara kampına son yılların en büyük hamlesini yaptı. Bunun için aylarca hazırlıklar yapılmıştı, öyle anlaşılıyor.

Yapılanlara bakılırsa iki amacı olduğu ortaya çıkmaktadır bu operasyonun. Birincisi beş yıldır örgütün elinde bulunan 13 rehinin kurtarılması, ikincisi Gara’da örgütün varlığına son vermek veya burada ona ağır bir darbe indirmek.

Neticede 13 rehin kurtarılamadı ancak örgütün ağır bir darbe aldığı anlaşılmaktadır. Yapılan stratejik askeri analizler örgüt elindeki 13 rehini kurşuna dizmiştir. Neden bunu yaptı biraz sonra değineceğim.

Tabi böylesi operasyonların sonuçları itibarıyla siyasette tartışılacağı bir gerçek. Operasyonun sonuçları hem muhalefet hem de iktidar gündemine oturuverdi bir anda. Normal olan buydu, bu gibi hamlelerin siyasetten değerlendirilmesi gereklidir elbette.

Muhalefet cephesi açısından yaşanan gelişmelere bakalım önce. Burada dikkat çeken bir konu var ki, politik cinlik yapmak istemektedir muhalefet. Daha sonuçlar tam netleşmeden 13 rehinin şehit edildiği haberi üzerine muhalif refleksler devreye giriverdi. Operasyon sadece 13 kişinin yaşamını yitirilmesine göre değerlendirildi.Muhalefet cephesi- hem CHP hem İyi Parti- buradan baktı ve operasyonun başarısızlığını vurguladı. Burada amaç emri veren siyasal iktidara ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı başarısız göstermek ve buna bağlı olarak bedel ödenmesi gerektiğini sesli bir şekilde vurgulamak. Nitekim bunu yaptılar da. Hatta İyi Parti Genel Başkanı Sayın Akşener “Ulusal Yas” ilan edilmeli, dedi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek “Daha ne duruyorsun?” diye sordu.

Muhalefetin bu yaklaşımı ve değerlendirmesi örgütün tam da istediği şekilde oldu. Kendisine operasyon yapılan örgüt, elbette Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve devleti yöneten iktidarın başarısızlığını ister. Türkiye’yi yönetmeye aday iki muhalefet partisinin bu anlamdaki yaklaşımları örgüt için, deyim yerindeyse, “Lokum Gibi” oldu.

Hafızamızı şöyle bir yoklayalım ve biraz eskilere gidelim. Örneğin 1990’lı yıllarda Türk Ordusu defalarca güneye girerek operasyonların altına imza atmıştır. Bu konuda Prof. Ümit Özdağ’ın “Türk Ordusunun PKK Operasyonları” adlı kitabına bakılabilir. O yıllarda iktidar ve muhalefet partileri, operasyonların sonuçları ne olursa olsun kenetlenirlerdi, desek yanlış olmaz. Tek ağız, tek söylem vardı parlamentoda hatta parlamento dışında da. Fakat bugün bakıldığı zaman bu yaklaşımdan tek bir emare görülmemektedir. Peki neden böyle oldu? Muhalefet yarın öbür gün iktidar olsa “devletin bekasını” hedef alan örgüte veya örgütlere yaklaşımları nasıl olacak? Bu gibi soruları çoğaltmak mümkündür elbette.

Gelelim iktidar cephesinin operasyona yaklaşımına. Elbette iktidar partisi hem siyasi hem askeri sorumluluk taşımaktadır. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi dahil, devlet hiyerarşisinde yer alan bütün kademelerin bu konuda sorumluluk sahibidir, diyerek ciddiyetin altını çizdi. İktidar partisinin diğer kurmayları da bunu destekleyen beyanatlarda bulundular.

Öte yandan iktidara yakın güvenlik analistleri, gazeteciler, akademisyenler ve aydınlar şu saptamada bulundular: Evet 13 rehine kurtarılamadı ama örgüte Gara’da ağır bir darbe vurulmuştur. Bu anlamda devleti başarılı gösteren operasyonun bu tarafının ortaya çıkarılmasını ve değerlendirmelerin bu eksende yapılmasından yana olduklarını vurguladılar.

Gelelim örgüt elindeki rehineleri neden öldürdü? Kritik soru buydu ve belki bu sorunun cevabı her şeyi aydınlatacak cinsten olur.

Hatırlayalım, daha önce örgüt kaçırdıkları rehineleri “muhatap alınma” noktasında değerlendiriyordu ve onları pazarlığın atmosferinde kullanıyordu. Devreye İHD gibi ilgili STK’lar giriyordu ve “görkemli” basın açıklamalarıyla örgüt elindekileri sağ-salim teslim ediyordu. Ama bu kez yapmadı ve onları öldürdü.

Halihazırda örgüt devlet ve iktidar tarafından muhatap alınmamaktadır. Deyim yerindeyse örgüte karşı devlet amansız bir mücadele sürdürmektedir. Siyasi iklime bu açıdan bakıldığında örgütün muhatap kabul edileceği neredeyse olanaksız. Bu operasyonla rehineler sağ salim kurtarılsaydı, örgüte göre, iktidar ve buna bağlı olarak Sayın Erdoğan başarılı sayılacaktı. Erdoğan’ın başarısız sayılması ve kendisinin güçlü olduğu algısını yaratmak için örgüt bu insanların canına kıydı. Tabi örgütün rehineleri infazı bölgede tepkiyle karşılandı ve kabul edilemez olduğu vurgulandı. Elindeki masum insanları öldürmek, olsa olsa “insanlık dışı” bir yaklaşım olabilir dendi.

Sonuç itibarıyla bu operasyon siyasetin yanan ağzında bir Gar “Gara” oldu diyebiliriz. Herkes yanan ağzını operasyonun kendi siyasetine fayda getirecek kısmını öne çıkarmaya çalıştı. Yapılanlar doğru değildi elbette ve iş partiler üstü olacak kadar önemliydi. Bu gibi durumlar üzerinde hele sandık hesabı yapılmamalıdır.

Saygıyla…