Albert Camus diyor ki

Politika ve sanat dünyanın düzensizlikleri karşısında başkaldırmanın iki ayrı yüzüdür.

Bizde böyle mi?

Hayır.

Hem de başkaldırmak. Bittin sen oğlum.

O halde iyisi mi siyasetten uzak yazılar yazmak.

Zaten hapishanelerde yer yok.

Yenileri yapılana kadar ev hapsi veriliyor sanırım.

Neme gerek.

En iyisi siyasetsizlik!

Ben de öyle yaptım bu yazımda.

                         &

Harala gürele banyoya girer. Kafası banyo dolabına çarpınca kadere bak der.

Alçak dağları ben yarattım dercesine yolda yürür. Ayağı takılır düşünce, taşın durduğu yere bak der.

El işte göz oynaşta dantel örer. Tığ eline batınca batacak zaman mıydı, der. Hayıflanır.

Türkü söyleyerek para sayar. Sonrasında eksik çıkınca böyle şeyler hep beni bulur der.

Fen kitabının arasında tommiks okur. Yarın sözlüden sıfır alınca hiç bildiğim yerden çıkmadı. Şansa bak der. Şikayet eder.

Bakım gerektiren evine gerekli şeyleri yapmaz. Kış gelince damı damlar, pencerelerden rüzgâr içeri ıslık çalarak girince bu kış günü olacak iş mi bu şimdi der. İsyan eder.

Kümesin kapısını açık unutur. Tilki girince tilkiye lanet okur.

Saati kurmaz, üstüne üstlük geç yatar. Mükerrer defalar işe geç gidince kovulur. Suçu onu işten kovanda bulur.

Ya ben filozof mu olacağım diyerek Felsefe dersine çalışmaz. Yazılıdan sıfır çekince isyan eder. Kadere bu işte ne yapalım der. Kadere bühtan eder.

Şimdi içinizden;

-Bu adam ne demeye getiriyor. Bir an önce söylese de biz de anlasak diyorsunuz.

Daha çok meraklanmadan nedenini söyleyeyim.

Dünyada en; çok kendi yanlışlarına, kendi tembelliklerine, kendi tedbirsizliklerine çok rahat bahane bulan millet biziz sanırım.

Hep hatayı komşuda, hep hatayı karşıda buluruz.

Biz mi, biz sütten çıkmış bir kaşık. Hatasız bir kuluz.

Hani bir söz var ya

Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür.

Aslında işte biz tam da oyuz.

Ama kabul etmek/ettirmek mümkün mü?

Tabi ki mümkün değil.

Biz sütten çıkmış kaşığız vesselam.

Hele bir de biraz değer verilmeyi görelim.

Alçak dağlar neymiş, yükseğini de biz yarattık iddiasına gireriz vallahi.

&

Bugünkü yazımı Hoca Nasrettin’e ait olduğu söylenen bir fıkra ile sonlandırmak istiyorum.

Fıkra şöyle;

Nasrettin Hoca bir vakit eşeğini hava alsın diye, zar zor evinin damına çıkarmış.

Aradan bir müddet geçtikten sonra; "Yeter artık, inme vakti geldi." diyerek, eşeği damdan aşağıya indirmek için yularını çekmiş, kan ter içinde kalmış ama nafile yere uğraşmış, İnmemiş eşek bir türlü.

Yorulan Nasrettin Hoca, damdan inmeyen eşeğe; "Ne halin varsa gör!" diyerek, evin damında bırakıp aşağı inmiş.

Nasrettin Hoca damdan inince, oynama alanı bulan ve rahatlayan eşek, hoplamış, zıplamış durmuş.

Eşek öyle çok zıplamış ki, en sonunda toprak olan evin damı daha fazla dayanamamış ve delinmiş, aşağıya düşen eşekte ölmüş.

Eşeğin akibetini ibretle izleyen Nasrettin Hoca, hemen gereken dersi çıkarmış:

“Demek ki, eşeğin mertebesini yükseltirsen, hem

bulunduğu yere zarar veriyor, hem de kendisine!..”

Şimdi soruyorum suç eşekte mi Hoca Efendide mi?

Cevaplarınızı bekliyorum.

                               &

Türkiye ne zaman düzelir?

Herkes, halkların eşitliği ve demokratik özgürlüğü savunduğu zaman Türkiye kurtulur.

İşte onu ben göremem, sizlerin ne zaman görülebileceğinizi bilemem de…

Bugünden selam olsun görebileceklere…

                             &

Şimdi sıra haftanın öğüdünde;

Kirveme öğütler;

Bak kirvem Şeyh Edebali ta 13. Yüz yılda söylemiş;

Açgözlü ile dost olma;

İkram bilmez,

Kural bilmez,

Doymak bilmez,

Üzülürsün.

                          &

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

  1. kalın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Sonuç;

Çok net söylüyorum;

Geçmişimizi yok etmeyin, geleceğimizi çalmayın.