Eylül’de (Salı Günü) Çocuklarının dağa kaçırılmasında HDP'nin aracı olduğunu iddia ederek 3 Eylül'de HDP İl Başkanlığı binası önüne gelen anneler Fevziye Çetin Kaya, Remziye Akkoyun ve Ayşegül Biçer oturma eylemi başlatarak çocuklarının geri gelmesini istediler. Bundan cesaret alan başka aileler de oturma eylemine katıldı ve aile sayısı 21’e yükselmiş durumda.

Öncelikle ‘evlat isteme’ nöbetine giren bu ailelere ‘Salı Anaları’ diyelim; zira analar Salı günü oturma eylemini başlatmışlardı.

Evlatlarını arayan sadece bu analar değil elbette. 1994 yılında Cumartesi Anaları diye bir inisiyatif gelişti. Bu inisiyatifte yer alan analar çocuklarının bulunmasını istiyorlardı. Başlarına gelmedik kalmadı. Bazı insan hakları kuruluşlarından ödül de aldılar. Bize göre Salı Anaları da desteklenmeli ve bunlara da ödül verilmelidir. Ama sanırım en büyük ödül onlar için, evlatlarına kavuşmaları olacaktır.

İlk başlarda annelere ilgi zayıftı ancak sosyal ilgi giderek artı hem sosyal medyada hem konuya duyarlılık gösteren sivil toplum kuruluşlarının çoğalmasıyla. Bazı STK’lar Diyarbakır içinden bazıları da Diyarbakır dışından gelerek çocuklarını isteyen bu anaların feryatlarını yakından duymak, acılarına ortak olmak istedi. Yapılan bu empati büyüyerek devam ediyor. Anneler de gelen bu destekle daha da cesaret sahibi oluyor, gün geçtikçe yeni katılımlar oluyor. Sadece Diyarbakır’dan değil, Ağrı, Bitlis ve daha başka şehirlerden gelen analar vardır.

Sosyal ilgi artarken siyaset kanadından da açıklamalar gelmeye başladı. Yapılan açıklamalar anaları anlamaktan, onlarla diyalog kurmaktan ziyade yaptıkları masumane işi adeta sulandırma amaçlıydı deyim yerindeyse.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili ‘Hani aydınlar, ilgili sivil toplum kuruluşları? Hani insan hakları savunucuları?’ diye soru sorarak açıklamada bulunduktan sonra bir ana olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, anlaşılmaya muhtaç bir açıklama yaparak “Bu anaların gideceği yer bir siyasi partinin kapısı değil, devlet kapısı olmalıdır” diye konuştu.

Çocukları dağa kaçırılan Diyarbakırlı annelerin HDP il binası önünde başlattığı oturma eylemine değinen Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu, "Siz 'Cumartesi Anneleri'ni bir kenara attınız, onların sesine kulaklarınızı kapattınız. Şimdi HDP önünde bekleyen anneleri her gün televizyonlardan indirmiyorsunuz.” açıklamasıyla  geçmişe giderek güncelin üstünü örtmeye gayret etti adeta.

HDP’ye yakışmayan bir açıklama

HDP ise günlerdir kapısında evlat nöbetini tutan aileleri adeta görmezden geldi, bekledi, hükümetin yaptıklarını gözlemledikten sonra annelerin feryadını iktidarın bir kışkırtması olarak değerlendirdi. Bize göre HDP’ye yakışmayan bir açıklamaydı bu. HDP yaptığı açıklamada “anneleri kışkırtan AKP Genel Başkanıdır” gibi net bir ifade kullandı.

Evladını isteyen annelerin masum, doğal feryadını siyasi açıklamalarla kuşatılmamalıdır. Daha ilk gün HDP parti binasının kapısında beklemeye başlayan bu analarla diyalog kurmalıydı. Onları anlamaya çalışmalıydı. Hatta bir de ‘Barış Anaları’ diye bir sivil inisiyatif vardır. Bu anaların da çocukları PKK saflarında yaşamını yitirmiştir. Bu analar da devreye girerek “Bizim çocuklarımız öldü, bari bu anaların çocukları ölmesin” diyerek HDP önünde toplanan annelerle diyalog kurabilir, empati yapabilirlerdi.

HDP ayrıca “Barış için hep devlete el uzattığını ancak bu el devlet tarafından görülmemektedir” diye yakınmaktadır. Halbuki şu anda onun kapısında oturarak evladını isteyenlerin kahir ekseriyeti Kürt analarıdır. Hatta bu aileler medyada yaptıkları açıklamalarda oylarını HDP’ye verdiklerini açıklıyorlar. Barış için devlete el uzatan HDP bu annelere neden el uzatmamaktadır?

Diyarbakır dışından bir STK geldi bu annelere destek oldu, dayanışma gösterdi. Ancak bölgede etkili olan Diyarbakır İnsan Hakları Derneği ve Diyarbakır Barosu neden bu anneleri görmezden ve duymazdan gelmektedir? Şehrin bu önemli iki sivil toplum kuruluşu da annelerle diyaloga geçip onları anlamaya çalışmalıydı. Ama ne yazık ki bütün bunların hiç birisi olmadı.

CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi seçimlerde adını ağızlarına almadıkları HDP’ye bu konuda destek olmamaktadır. Yaptıkları açıklamalar bulanık ve gerçeğin üstünü örtme amaçlıdır. Türkiye partisi olmak isteyen HDP’ye onların bu yaklaşımları zarar vermektedir. Besbelli ki adı geçen bu partiler “Oy Bahçesi” olarak kullandıkları HDP’nin tabanını kaybedebileceği kaygısıyla  ‘di ava şolî de dilîzin’. (Çamurlu suda yüzme). Tabi bu yaklaşımlar Kürt siyasetinin demokrasiye yapacağı katkıların önünü kesmektedir.

İster iktidar olsun ister muhalefet! Hiçbir güç anaların bu özgün, insani talebini siyasi açıklamalarla, sinsi taktiklerle kuşatmamalıdır. Günahtır. İktidar da muhalefet de bu analara destek olmalıdır. Özellikle de HDP. Anaların bu insani talebi berhava edilmemelidir; zira ülkeye barış buradan gelir, gelirse eğer…

Anaların tamamı değerlidir bize göre. Asker Anaları da, Barış Anaları da, Cumartesi Anaları da, Salı Anaları da. Anadır onlar, ana olmak suç değil.

Saygıyla…