İnsanoğlu artık savaşlardan dünyadaki güzellikleri unuttu. Güzellikler adına ne varsa tarumar etti. Öyle bir hal almış ki, artık içimizde savaş, dışımızda savaş, savaşın eksik olmadığı dünyanın tek bir bölgesi dahi kalmadı. Kabil’in kardeşi Habil’i öldürmesiyle başlayan savaşlar, dur durak bilmeden devam etmekte. İşin en kötü yanı savaşların artık sözüm ona ''özgürlükler'' adına yapılıyor denilmesi. Oysa bir yandan dünyada bütün güzelliklerin insanoğlu için olduğunu söylemek ve savaşmak, diğer yandan insanoğlunu öldürmek. Ne yaman çelişki değil mi? Madem her şey insan için, neden insan öldürülüyor?

Kaybedilen, öldürülen her bin insanın değeri ne kadar? Bazı insanların mutluluğu için diğerlerini öldürmek nasıl bir mutluluktur? Hele hele çoğu neden öldürdüğünü bile bilmeden…

Sokaklarda savaşla büyüyen çocuklarımız, yarın öbür gün onlardan nasıl iyi birer vatandaş olması beklenebilir? Savaşla büyüyen çocukların, savaşsız bir dünyada yaşamalarını beklemek saflık olmaz mı? Savaşsız, barış içinde yaşayacak toplumların oluşmasına nasıl bir katkı bekleriz onlardan? Kan, barut, gözyaşı ve ağıtlar sinmez mi bütün hayatlarının önüne? Hele de bir yakınlarını kaybetmişlerse…

Savaşsız, kürek değmemiş bir avuç toprak aranıyor... Zılgıtlarla uğurlanan bir beden bekliyor, bilmiyorum, kimin uğruna... Hiç bitmeyecek savaşlara mı yoksa yaşamayı özleyen insanların uğruna mı? Kan kokuyor nefesler... Nefret içeriyor bakışlar... Şiddet doğuruyor insanlar.

Hayat yaşamak değil artık, kurtuluş arıyor bütün haykırışlar... İsyanlar...

İçimizdeki büyük acı, sessiz çığlıklar. Savaşlar. Dil savaşları... Din savaşları... Aklınıza gelebilecek bütün savaşlar. Uğruna savaşılan “Özgürlük” yolunda yürümeye giden kadın savaşları... Kadına şiddet uygulayan zavallı erkek savaşları... Bol ihanetli dostluk savaşları... Samimiyeti yitirmiş toplumsal savaşlar...

İçimiz dışımız savaş... Yaşamaktan çok savaşmakla boğuşuyoruz... Ne diye dünyaya yaşamak için gelmişiz? Bu savaşlar bitecek mi? Ömrümüz yetecek mi? Savaşsız bir dünyada hayalini eksik etmediğimiz, umutlarımızı yitirmediğimiz barışçıl bir hayatı yaşamak nasip olacak mı?

İçinde savaş olmayan sözcükler bile öldürülüyor. Kimin ve neyin uğruna? Sevgi kelimesi yabancılaştı lügatlerde. Her yanımız savaş… Çığlık, ateş ve barut… Tutuşan bedenler geleceği sarmış ve kirlenmiş sular… Boğuyor...