Diyarbakır’ın ilk, dünyanın da en eski yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen Sur İlçesi, tarihi yapıları, han, hamamlar, camiler, kiliseleri ile adeta açık hava müzesi.

Bu nedenle 2015’te UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındı.

Sur, aynı zamanda yan yana bitişik evleri, dar sokakları ile geçmişte samimi komşuluk ilişkileri ile günümüze kadar imrenilerek anlatılır.

Birçok orta yaş üstü gibi benim de çocukluğumun geçtiği mekan.

Okul ve iş sonrası artan vakitlerde dar sokaklarda top koşturduğumuz, körebe ve yakan topu oynadığımız ana mekanımız.

Bizim zamanlarda çocuk parkı yoktu; aradan geçmiş 40 sene hala çocukların oyun alanı yok!

50 bin çocuğun yaşadığı ilçede sadece 6 çocuk parkı var.

İşte tam da bu konuyla alakalı geçtiğimiz günlerde çok önemli bir araştırma raporu yayınlandı.

Basında çok da yer almayan raporu, 2015’teki hendek ve barikat olaylarından sonra Sur çocukları için kurulan Rengarenk Umutlar Derneği hazırladı.

Rapor, 2010-2020 yılları aralığını kapsayan dönemde Suriçi’nde gerçekleşen değişim-dönüşümlerin çocukların oyun alanlarını nasıl dönüştürdüğünü; çocukların mevcut oyun alanlarının nicel ve nitel durumu; var olan oyun alanlarının çocuk haklarına uygunluğunu araştırmayı karşılaştırdı.

Çalışma kapsamında; 115 çocukla anket, 25 ebeveynle mülakat, 5 muhtar ve 1 muhtar azasıyla görüşmeler gerçekleştirildi.

İzleme çalışmasında elde edilen verilere göre; Sur Belediyesi’nin stratejik planları incelendiğinde, stratejik planları oluşturma aşamasında çocuk katılımını önemsemediği ve çocukların başta oyun alanları olmak üzere sosyal, kültürel ve sanatsal aktivitelere yer vermediği sonucuna varıldı.

Suriçi bölgesi geniş bir alana sahip olmasına rağmen bölgenin tamamında sadece altı parkın olduğu ve bu parklardan sadece üçünün kullanılabilir durumda olduğu tespit edilmiş. 

Dernek yöneticileri, Suriçi bölgesinin 7 mahallesinde yapılan izleme çalışmasında çocukların oyun alanlarının niteliklerine dair acil olarak geliştirilmesi ve iyileştirilmesi sonucuna varmış. 

Rapora göre çocuklar, oyun oynamak amacıyla alternatif olarak kullandıkları sokaklarda ise mahalle sakinleri tarafından azarlanıyor.

Diğer tespitler şöyle:

*Çocuklar hem evde hem de dışarıda/sokakta oyun oynayabilecekleri alanlarının yetişkinler tarafından sınırlandırılması, çocukların harabe yapıları kullanmaya mecbur bırakmaktadır.

*Yürütülen saha çalışmasında sıkça dillendirilen harabe yapılarda gerçekleştiği belirtilen vakalar, sadece çocukları değil tüm mahalle sakinlerini kaygılandırmaktadır.

*2015-2016 yılları arasında gerçekleşen silahlı çatışmalar sonrasında artan metruk/harabe yapıların düzenlenmesi, denetlenmesi ve güvenliğinin sağlanması aciliyet arz etmektedir.

*Bölgede yaşanan silahlı çatışmaların olumsuz etkileri, çocuklar açısından hala varlığını sürdürmektedir.

*Çocukların, yaşadıkları ayrımcılıklar nedeniyle oyun alanlarını kullanamamaları gibi durumlarda söz konusu olmuştur. Bu ayrımcılıklar, cinsiyete, engelliliğe ve etnik kökene göre çeşitlenmektedir.

*Kız çocukları, aileleri tarafından sokağın güvenli olmadığı öne sürülerek oğlan çocuklarına kıyasla daha az sokağı kullandıkları görülmektedir.

*Engelli çocuklar ise, sokağın erişilebilir olmaması ve kendilerine hitap edecek oyun alanlarının olmaması nedeniyle bir yetişkinin refakati olmaksızın sokağa çıkamamaktadır.

*Suriye’den gelen göçmen çocuklar ise, parklarda diğer çocuklar tarafından ayrımcılığa maruz kalabilmektedir. Bu ayrımcılık türlerine dair birincil sorumluluk devlete aittir ve devletin eksik politikalarının birer sonucudur. 

*Yerel Yönetimlerin kent planlamalarındaki rolü nedeniyle, çocuk hakları bağlamında ödev ve sorumlulukları oldukça fazladır.

*Oyun hakkı ise, yetişkinler ve yükümlülük sahipleri tarafından en görmezden gelinen haklardan biridir.

*Valiliğin bu bağlamda sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapması oldukça önemlidir. Medyanın ise çocukların oyun hakkını daha fazla gündemine alması ve bu konuda hak temelli bir farkındalığın oluşturulması, toplumsal algıyı belirlemek ile ilgili etkisi düşünüldüğünde önemli bir sorumluluktur. Bu nedenle medyanın da çocukların oyun hakkı ile ilgili içerik üretmesi ve hak temelli bir dil kullanması oldukça elzemdir.

*Diyarbakır’da yer alan sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının ve bağımsız araştırmacıların, çocukların oyun hakkını gündemlerine alması, çocukların hayatlarında en önemli haklardan biri olan oyun hakkına yönelik eşitsizliklere ve hak kayıplarına dair kamu otoritelerine sorumluluklarını hatırlatmak için baskı yaratması oldukça önemlidir.