Sevgili dostlar, evet bizim için yani kalemini satmadan toplum yararına kullanan gazeteciler için umutsuzluğun, hak ve adaletin neredeyse yok olduğu şu dönemlerde umut bizim için ahlaki bir sorumluluk.

Öylesine bir süreçten geçiyoruz ki verilere göre 1 milyonun üzerinde üniversite mezunu olmak üzere milyonlarca işsiz, ekonomik sıkıntılar, yangınlar, seller, depremler, göçler vs vs…

Son günlerde özellikle ekonomik olarak gelirleri en düşük seviyede olanlar ile bunun altında çalışarak (Sığınmacı) işleri daha da zorlaştıranlarla Altındağda olduğu gibi sertleşmeye başladıkları görülüyor bu da önüne geçilmezse istenmeyen daha büyük olayları da getirecekmiş gibi görünüyor. Suriyeli sığınmacı yada geçici koruma statüsüne alınanlar aileleri ile birlikte gelmişti. Afganistan’dan gelenler ise çok daha farklı bazılarında bir çanta bile yok. Bu da 1996 da Irak’ta tanıklık ettiğimiz ve Körfez savaşı döneminde ABD ile işbirliği içerisinde olan ve ABD’ye götürülen ve 2003 te tekrar Irak’a getirilen binlerce kişiyi andırıyor. Acaba bunlar beli bir süreden sonra ABD’ye mi götürülecek? Bütün bu bilinmeyenler ortada dururken, Türkiye’de en önemli tartışma konusu bu kişiler olmaya devam ediyor.

Öte yandan günlük vakalardaki artışlar, ki istatistiklere göre aşı olmayanların çoğunlukta olduğu korona vakaları bir başka sorun olarak sürüyor.

İşte bütün bunlar umutsuzluklara sebep olurken az da olsa varolan “Umut” kıvılcımlarının yayılmasını sağlamak, doğru bilgilendirmek yine bize kaldı. Yani kalemini toplum yararına kullanan gazetecilere. Gazeteciler için umutsuzluğun, hak ve adaletin neredeyse yok olduğu şu dönemlerde umut bizim için ahlaki bir sorumluluk. Bence umutlarımızı yitirmeden gelecek güzel günler olduğunu “Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki andır.”

Sevgiyle kalın….