HDP Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan ve kitlelere yayılan açlık grevi eylemleri Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla gönderdiği mesajla sona erdi. Leyla Güven'in açlık grevi eylemi 200. gününe girmişti. Avrupa'da açlık grevine girenlerin yanı sıra 2 grupta ölüm orucuna girmişti. Son iki haftadır yaşanan gelişmeler adeta baş döndürücü şekilde gelişti.

İstanbul seçimlerinin tekrar kararından sonra bir anda Kürtlerin İstanbul'da tercihi ne olacak tartışmaları yaşanırken, Öcalan'ın avukatları Mayıs'ın başında İmralı'ya giderek, bir görüşme yaptı. Öcalan bu görüşmesinde açlık grevlerine ilişkin net bir mesaj vermezken, 2013 çözüm sürecine vurgu yaptı.

Öcalan'ın en önemli mesajı ise Suriye'ye ilişkindi. Acaba açlık grevleri biter mi diye beklerken, eylemciler görüşmelerin rutine bağlanmaması durumunda grevlerini bitirmeyeceklerini açıkladı. Bu açıklamanın ardından CPT'den yetkililer İmralı'da Öcalan ile görüştü ve ardından avukatlar 2. defa İmralı'ya gitti. Tabi öncesinde Adalet Bakanı'nın da önemli bir açıklaması oldu.

Adalet Bakanı İmralı'nın önünde herhangi bir kısıtlama olmadığını söyledi. Devlet Bahçeli'nin de bazı açıklamaları olurken, Cumhurbaşkanı Erdoğan sessiz kalmayı tercih etti. Süleyman Soylu'nun zaman zaman bazı serzenişleri olsa da sönük kaldı. Öcalan'ın son açıklamasından sonra Leyla Güven başta olmak üzere açlık grevlerine girenler eylemlerini sonlandırdıklarını açıkladı. Bölgede açlık grevine girenler ve yakınları tarafından grevlerin sonlandırılması bir kazanım olarak görülüyor.

HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise, cezaevinden gönderdiği mesajında bunu bir kazanım olarak değerlendirdi. Kazanılan şeyin, eylemcilerin talep ettiği Öcalan'ın ailesi ve avukatları ile düzenli bir şekilde görüşmesinin sağlanması olarak değerlendiriliyor. Peki, bu son bir ayda gerçekleştirilen 3 görüşmenin ardından grevlerin sona erdirilmesi ile sonraki süreçlerde devam eder mi açıkçası çok emin değilim.

Bu son yaşananlar buzdolabındaki çözüm sürecinin çıkarılmasına vesile olur mu, o konuda da emin değilim. Ama emin olduğum 3 konu var. İstanbul seçimleri, büyük ekonomik kriz ve Suriye meselesi, son gelişmeler üzerinde ciddi anlamda etkili oldu.

Öcalan, Suriye konusunda Türkiye'nin hassasiyetlerine saygı gösterilmeli dedi. İstanbul seçimlerine ilişkin ise, kamuoyuna yansıyan bir açıklama olmadı. HDP kurmayları tarafından yapılan açıklamalarda HDP'nin tutumunun 31 Mart'an farklı olmayacağı vurgulandı. Son viraja girilirken bu tutum değiştirilebilir mi pek zannetmiyorum. HDP'nin tutumu değişse dahi, HDP seçmenlerinin tutumunun büyük oranda değişmeyeceğini düşünüyorum.

Ekonomik kriz, ülkede artık yeni bir kaosu götüremeyecek kadar ciddi bir aşamaya geldi. Bu aşama, yorulan boksörlerin köşelerine çekilip taktik alması ve havlu ile terlerini silip biraz dinlenmesi gibi bir duruma benziyor.

Yeni bir çözüm süreci başlar mı?

Açıkçası herkesin büyük bir merakla cevabını beklediği en önemli soru bu. 2013 döneminde de açlık grevlerinin ardından bir çözüm süreci başlamıştı. Ama bu dönem 2013 süreci öncesine benzemiyor. Türkiye tarihinin belki de en yıpratıcı süreci oldu. Ben yeni bir çözüm sürecinin olacağına pek ihtimal vermiyorum. Bir dönem Erdoğan'ın metal yorgunluk olarak tanımladığı gibi İktidar cenahın da ciddi bir yorgunluk var ve biraz dinlenmek kendilerini toparlamak istiyorlar. İktidar partisi artık girdiği seçimleri kazanamıyor.

Parti'nin eski öncü kadroları artık eleştirilerini çok açık bir şekilde yapıyorlar. Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan gibi isimler artık kendilerini belli etmeye başladılar. Bu yaşananları bertaraf etmek için bir süre Kürtler ile anlaşıyormuş gibi yapacaklar.

Kendi aralarındaki sıkıntıları çözdükten sonra ben sürecin çok daha kötüye gideceğini düşünüyorum. Ülkenin güllük gülistanlık olmasını bekleyenler, 2013 sürecinin tekrar yaşanacağını düşünenler ya siyaseti hiç bilmiyorlar, ya da son 3 yıldır başlarına kuma gömenlerdir.