Bu haftanın belki de Diyarbakır için en önemli gündemi; Kürt siyasetinin önemli temsilcilerinin yaptığı açıklama oldu. Bilindiği üzere 31 Mart yerel seçimleri ile 23 Haziran'da tekrarlanan İstanbul seçimleri arasında çok önemli gelişmeler yaşandı.

Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'da 'Kürdistan' açıklaması, Bahçeli'nin İmralı'ya ilişkin açıklamaları ve avukatları ile ailesinin Öcalan ile birkaç defa görüşmesi...

Bu görüşmelere kadar Diyarbakır'da DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve binlerce siyasi tutuklu açlık grevi eylemi yapıyordu. En önemli talepleri İmralı ile olan görüşmelerin rutine bağlanmasıydı. İstanbul seçimleri öncesi bu görüşmelerin rutine bağlanması ile açlık grevi eylemleri sona erdi.

Herkeste acaba yeni bir çözüm süreci başlar mı umudu yeşerdi. Ancak AK Parti'nin İstanbul'da seçimi ezici bir farkla kaybetmesi ile birlikte sanırım bu hayal de suya düştü. Öcalan'ın avukatlarının İmralı'ya gitmek için yaptığı en az 3-4 başvuru tekrar reddedildi.

Kürt siyasetçilere yönelik söylemler İstanbul seçimi öncesine döndü. Bazı belediye eşbaşkanlarının da olduğu kimi siyasetçiler gözaltına alındı tutuklandı. Başta Süleyman Soylu olmak üzere tekrar Fırat'ın Doğusu'na yönelik operasyon açıklamaları gündeme geldi.

Bütün bu gündemlerin ardından HDP, DTK, DBP, HDK gibi Kürt siyasetinin önemli kurumları Diyarbakır'da ortak bir açıklama yaptı. Çok önemli denilen bu açıklama ile hükümete açık çağrı yapıldı ve tekrar eski alışkanlıklara dönülmemesi istendi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli'nin Diyarbakır'da yaptığı açıklama ne kadar hükümet çevresinde ilgi çekti bilmiyorum ama bölgede tekrar "ne oluyor" sorusunun gündeme gelmesi açısından önemliydi.

İmralı'ya tekrar görüş yasağı getirilirse ve Hükümet İstanbul seçimleri öncesi alışkanlıklarına geri dönerse Kürt siyaseti nasıl bir yol haritası izleyecek hep birlikte göreceğiz. Yeniden açlık grevi eylemleri olacak yoksa başka yol ve yöntemler mi tartışılacak?

Benim gördüğüm durum tekrar çok kritik bir eşikte olunduğu yönünde. Umarım bölge artık çatışmalı dilin ve olumsuzlukları merkezi olmaktan çıkar. Bu konuda hem Kürt siyaseti, hem de hükümete önemli sorumluluklar düşüyor.