Yaşamak, sadece nefes alıp vermek değildir.

Yaşamak, hayata anlam katmaktır. Hayatı dibine kadar doya doya  hissetmektir.

Ne demişti şairin biri “ Yaşadın mı büyük yaşayacaksın.”

Hayatı duyumsamak, küçük şeylerden mutlu olmak, tatsız olaylardan yılmamak, kendimizi yönetmektir. Hüznü, acıyı, sevinci, mutluluğu beraber tatmaktır. Mücadele gücümüzü yitirmemek, şikayetçi olmamaktır hiçbir şeyden. Hayatı her halükarda yaşanılır hale getirebilmektir.

Sevinçler gibi hüzünlerimizde olacaktır, ancak aklımızın ve duygularımızın gücüyle hayat karşısında en iyi şekilde yaşayabilmektir, hayat ya da yaşam…

Hayatımızı yüksek sesle yaşamalı, tutkularımızı iç rehberimiz yapmalı, riskleri göze almayı öğrenmeliyiz. Kalbimiz bunun için var, bunu hatırlamalı ve bilmeliyiz ki tutkularımız; bizi biz  yapan yolda, önümüzü görmemizi sağlayan ışıklarımızdır, aydınlığımızdır.

Yaşamımızdan hoşnut değiliz, çünkü kendimizi sınırlarımız içinde hapsederiz. Zorlaştırırız her şeyi. Bir sürü tembellik ve korkularımızdır en başta bize engel olanlar. İnsan isterse bir kuş kadar hafif olabilir, isterse bir taş kadar ağır. Engelleri yaratan biz, kendi engellerine takılan, engelleri altında ezilen, kendi karanlıklarında kaybolanda biz…

Diyelim ki, hayat çok zordur. Kolay olsa yaşamanın ne anlamı olur? Evet, hayat zor ve bu ne kadar zor olursa olsun yaşamak çok güzel. Yaşamanın güzelliği zorlukları atlatmak, engelleri aşmaktır. Bunu icra edenlerin payına ise düşer mutluluk ve güzellikler.

Yani, yaşamın kıyılarında dolaşma ucuzluğundan kurtulup yaşamın içine girebilme cesareti gösterenlerindir güzellikler.

Ulaşamadığımız hedefler olmasa ulaştığımız hedeflerin, aşamadığımız engeller olmasa engelleri aşma mutluluğunun ne anlamı olurdu? Emeksiz sunulanların ne tadı var ki.  Emek verenler, başarabilenler, hayatı anlamlandırıp dimdik ayakta kalanlardır. Emek verenler, dimdik ayakta kalmanın gururunu yaşayanlardır. Emekle, mücadeleyle kazandıklarımız anlamlıdır. Zor olduğu için güzeldir, zorluklarıyla güzeldir, anlamlıdır hayatlar… Her istediğimize anında ulaşabilseydik eğer, kıymetli olur muydu elde ettiklerimizin? 

Ve her şey bakış açımızda gizlidir. İnsan aynı insan olsa da,  neşeli insanın dünyasında neşe vardır, hiç bir şeyden memnun olmayan insan için ise dünya bir cehennemdir. Bakışımız, seçimimizi oluşturur. Seçimlerimiz zihinsel, ruhsal hatta bedensel tavrımızı oluşturur. Gülebildiğin kadar mutlu, üzüldüğümüz kadar hüzünlüdür her şey.. Aslında  her şey çok  basit, aslında her şey çok zor !

Yaşamak, hissettiğimiz gibidir. Yapılacak şey yalnızca yaşamaya karar vermek. Tüm yaşanmışlıklara rağmen, şimdi en çokta kendi kendimize yarattığımız engellerden, korkulardan kurtulmak için cesur olmak ve dimdik yürümek hayatın üzerine! Uğrunda her şeye değer hayata yeniden, yeniden, yeniden, başlamak!

Kendimizi, kendimizde arayalım; bulalım kendimizi kalabalıklarımızın içinde ve yürüyelim.

 En büyük meselemiz olan sevmekten ise korkmayalım. Sımsıkı sarılalım hayata, sevdiklerimize. Yüreğimizi dinleyelim. Ve yüreğimizin peşinden gidelim. Yürekte yalan olmaz, yüreğin yalanı olmaz güzelim! Yaşayalım hayatımızı, sıkıntıları,  zorlukları da yaşayalım. Öyle ki, zorluklardan sonra gelen mutluluklara da sevinelim. Yüzleşelim kendimizle, hesaplaşalım, riskleri göze alalım, balıklama düşelim hayatın ortasına. Tersi durumda  senden sonra, kocaman bir sıfır kalır geriye…

Geç olmadan, henüz zamanımız dolmadan, yorgun ve asi yaşanmışlıklarımızı geride bırakalım; yeniden, yeniden, yeniden başlayalım…