Haziran’dan sonra yavaş yavaş zirve yapan koronavirüs, Eylül sonu itibariyle belli bir seviyeye gerilerken havaların soğuması, yüz yüze eğitimin başlaması, iç seyahatlerin artması ile son günlerde zirveye doğru hızlı bir yükseliş yaptı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve bazı kentlerdeki yerel yöneticiler, tehlikeye dikkat çekmeye gayret ederken siyasiler, siyasi adap ve üslubu olabildiğince sertleştiriyor, kavga da bile söylenmeyecek lafları söylüyorlar. Vatandaş ise bir yandan can derdine, bir yandan da geçim derdine düşmüş durumda…

Yaz boyu Diyarbakır ve çevre kentler koronavirüs kabusu yaşadı resmen. Hayat Eve Sığar uygulamasında neredeyse tüm kentler kırmızıya dönüştü. Diyarbakır, her gün en fazla vaka ve yoğun bakımda yatan hasta sayısına ulaştı, hepimize büyük acılar yaşattı. Salgın servisleri bulunan Dicle Üniversitesi ve devlet hastaneleri yetersiz kalınca, bazı özel hastaneler de salgın bölümleri açıldı. Son dönemde vaka ve hasta sayısı düşünce özel hastaneler, hatta Dicle Üniversitesi ile bazı devlet hastaneleri yoğun bakım bölümlerini ya kapattı, ya da kapasitesini düşürdü.

Şimdi kabus geri döndü, hem de çok kötü senaryolarla. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kurallara uyulmadığı takdirde griple birlikte salgının kontrolden çıkabileceğini söyledi.

Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu, alelacele konuyla ilgili tüm kurum amirleri ile ‘Koronavirüsle Mücadelede Durum Değerlendirme’ toplantısı yaptı. Yoğun bakımda yüzde 30’lara gerileyen hasta sayısının yeniden yüzde 50’nin üzerine çıktığına dikkat çekti ve gribal enfeksiyonla birlikte koronavirüsün etkisinin daha da artacağını ifade etti.

Dicle Üniversiteleri Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Akdağ, koronavirüste yüzde 30 civarında bir azalmanın yaşanmasıyla birlikte aktif yoğun bakım polikliniklerini kapattıklarını, fakat son 3-4 gündeki kısmi artış ile birlikte bir tereddüt yaşadıklarına, grip ve diğer mevsimsel hastalıklarla birlikte koronavirüste artış yaşanabileceğini anlattı.

Yani yine korku tünelinin başındayız. Anlatılanlar, söylenilenler bunu gösteriyor. Konunun uzmanları ve yöneticiler, koronavirüsle aynı grup hastalık olan gribe özel vurgu yapıyorlar. Uzmanların bile zorlukla ve bazı özel testlerle birbirinden ayırt ettiği iki hastalığı, vatandaş nasıl ayırt edecek. Koronavirüs’ün henüz bir aşısı yok, ama gribin aşısı var. 83 milyonluk ülkemiz yüksek risk grubunda 20 ila 25 milyon kişinin bulunduğu söyleniyor. Ancak elimizdeki aşının miktarı sadece 1 milyon 300 veya 400 bin. Bunu en fazla 400 bin daha artırılabileceği belirtiliyor.

Şimdi sormazlar mı?

Madem bu iki hastalık birbirini tetikliyor,

Madem 25 milyon dolayında öncelikli riskli grubumuz var,

Neden bunun tedbirini ta başından itibaren almadınız?

Neden gerekli girişimlerde bulunmadınız?

Neden tüm yazı siyasi kısır çekişmelerle harcadınız?

Yine beceremediler. Oysa daha birkaç ay önce, önümüzde maske olayında yaşanan kriz var. Bu da gösteriyor ki hiçbir dönem yöneticilerimiz yaşanan sıkıntılardan ders çıkarmıyor, ileriye yönelik öngörüleri olmuyor. Yine beceremediler. Görünen o ki, iş vatandaşa kaldı. Çok zor bir kış bizi bekliyor. Allah yardımcımız olsun.

Sevgiyle kalın.