Resmi veya gayri resmi tüm veriler, çok küçük bir kemsin dışında gitgide yoksullaştığımızı ve borçla yaşar hale geldiğimizi gösteriyor. Bunu bilmek için ne ekonomist, ne bilim insanı, ne de başka bir şey olmaya gerek yok. Çarşı pazarda iki tur atan her vatandaş bunu biliyor, görüyor, yaşıyor.
Görmek ve bilmek istemeyenlere, tuzu kuru olanlara, aç açıkta olanların halinden anlamayanlara yine de birkaç rakam verelim. Verelim ki, yaşamın kendilerinden ibaret olmadığını, milyonlarca insanın neler çektiğini belki de bir nebzede olsa anlar ve vicdanları sızlar.
Bu arada hatırlatayım, veriler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun faizi 200 baz puan indirmesinden önceki rakamlardır. Yani doların 10, avronun 12, sterlinin 14 lirayı dayanmadan önceki halimizi gösteriyor. Bu yeni durum birkaç ay içinde ekonomik verilere daha fazla yansıyarak vereceğim rakamların ikiye katlanmasına, diğer bir deyimle daha fazla borçla yaşamamıza neden olacaktır.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun kredi borçlarıyla ilgili sorusuna verdiği cevap: Kredi kartı borcu takipte olan yurttaş sayısı 2021’in ilk 7 ayında 15 bin 836 kişi artarak, 1 milyon 287 bin 898 kişiye çıktı. Takipteki kredi kartı borcu da 178 milyon 531 bin lira artarak 7 milyar 277 milyon 75 bin liraya ulaştı. Kredi kartı stok alacak tutarı ise 250 milyar 8 milyon lira oldu.
Zaten iyi gitmeyen bir ekonomimiz ve adaletsiz gelir dağılımımız vardı. Dünyayı esir alan salgın nedeniyle bu daha da derinleşti. İnsanlar elindeki avucundaki köşeye attığı birkaç kuruşluk birikimini salgın döneminde tüketti. Bunun sonucu icra dairelerine yansıdı.
İYİ Parti Kayseri Milletvekili Dursun Ataş, 1 Ocak ile 21 Mayıs tarihleri arasında icra iflas dairelerinde toplam 2 milyon 852 bin yeni dosya açıldığını, toplam açık icra dosya sayısının 22 milyonu aştığını belirtti. Ataş, Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi'nin bankalara kredi borcu olan kişi sayısını 34 milyon 500 bine dayandığını, bunun da her 4 kişiden 1'inin icralık durumda olduğunu gösterdiğini duyurdu.
Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl, 2013'te 12 bin 582 bin dolar olan kişi başı milli gelirin, 2020 yılında 8 bin 597 dolara gerilediğinin altını çizerek, “Cumhuriyet tarihi boyunca arka arkaya yedi yıl kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın düştüğü tek dönem 2014-2021 yıllarını kapsayan yedi yıllık dönem olmuştur. Daha önce sadece ikinci dünya savaşı yıllarında arka arkaya dört yıllık bir kişi başına gelir düşüşü yaşanmıştır. Dünya ekonomik buhran dönemi, 1980 darbesi dönemlerinde bile kişi başına gelir düşüşleri en çok arka arkaya üç yıl sürmüştür” tespitinde bulunarak, durumun ne kadar vahim olduğunu hatırlattı.
•Porsiyonlarımız, kimsenin demesine gerek kalmadan zaten küçülüyor.
•Az yememiz gerektiğini söyleyenler israfın dibini yapıyor. (Türkiye israfta dünya üçüncüsü)
•Tok olanlar, aç olanlara şükretmek gerektiğini söylüyor.
•Dünyada eşi benzeri olmayacak bir şekilde, Yap İşlet Devret modeli ile görmediğimiz, geçmediğimiz tesislerinin borçlarını irademiz dışında biz ödüyoruz.
Son tahlilde her geçen gün daha da fakirleşiyoruz. Çünkü neredeyse hiçbir kesim ne emeğinin karşılığını alabiliyor, ne de bu şartlarda borç almadan geçine biliyor. Borcu borçla kapatarak günü kurtarıyoruz.
Bir hatırlatma: 23 Ekim ve 9 Kasım 2011’de Van 7.2 ve 5.6 ile iki kez sallandı. Bu iki depremde 644 vatandaşımız yaşamını yitirdi, bin 966 vatandaşımız yaralandı. Yaşamını yitirenler arasında dönemin Hürriyet Haber Ajansı’nda yıllarca birlikte çalıştığım Sebahattin Yılmaz ile Diyarbakır DHA Bürosu’nda görev yapan meslektaşım Cem Emir de vardı.
Çok zor günlerdi. O kış kıyametteki zor günleri, ailemde yaşadığı için çok iyi biliyorum. O günlerde kadirşinas Vanlılar dostu da, düşmanı da çok iyi tanıdı. Depremin üzerinden 10 yıl geçti. Peki, yöneticilerimiz bu depremden ders çıkardı mı? Van’a her gittiğimde çıkarmadığını veya çıkarmak istemediğini net bir şekilde görüyorum. Maalesef Van’da plansız, programsız çarpık kentleşme almış başını gidiyor. Bunu bir daha ki depreme ve can kayıplarına kadar kimse hatırlamayacak, öncekilerde olduğu gibi…
Sevgiyle kalın.